Gelişmiş Arama
Ziyaret
7807
Güncellenme Tarihi: 2010/12/04
Soru Özeti
Mukaddes ekmeği yemek haram mıdır? İslami kitaplarda, Allah’ın adının anılmadığı yemeklerin yenmesinin caiz olmadığını okumuştum. Böyle bir şey doğru mudur?
Soru
Mukaddes ekmeği yemek haram mıdır? İslami kitaplarda, Allah’ın adının anılmadığı yemeklerin yenmesinin caiz olmadığını okumuştum. Böyle bir şey doğru mudur?
Kısa Cevap

1- Bazı çağdaş fakihlerin görüşüne göre ehl-i kitap kafirlerin su ve yemekleri, eğer onların elleri ve bedenlerine değerse necis ve haramdır. Ama bazı taklit mercileride (Ayetullah Tebrizi, Ayetullah Fazıl Lenkerani, Ayetullah Vahid Horasani gibi)[1] şöyle buyuruyorlar: ‘Semavi dinlerin mensuplarının (Hıristiyan ve Yahudiler) bedenleri özde paktır ve kestikleri hayvanların dışında, diğer yemeklerine kan, şarap gibi necasetler bulaşmamışsa onlarda paktır.’[2]

2- ‘Kilisenin mukaddes ekmeği’ni yeme konusu daha önce beyan ettiğimiz fıkhi görüşlere bağlı olsa da ikinci derecedeki meselelelerde söz konusu etmişlerdir. Şöyle ki, Hıristiyan misyonerlerinin elinden ekmek almak vb. gibi şeyler bidat ve batıl amellerin teyit ve yayılmasına neden olursa[3] veya Müslümanları zillete sürüklerse veyahut Hıristiyanların (tahrif olmuş dinlerinin) örf ve adetlerine yöneliş sayılır ve Müslümanların inançlarının zayıflamasının ortamını hazırlaması gibi durumlarda ikinci derecedeki meseleleler türünden olduğundan haramdır.

3- En’am suresinin 119. ayetinde[4] gelen şey hayvanların kesilmesine ait olup bütün yiyecekleri kapsamamaktadır. Yani siz eğer sığır veya koyun etinden yemek isterseniz onların şer’i olarak kesilmesi gerekir. Şer’i kesimin şartlarından birisi kesim yapıldığı sırada Allah’ın adının söylenip kesilmesidir. Demek ki etli olmayan yemeklerde böyle bir şart yoktur.[5]    


[1] -Adı geçen mercilerin Tevzih-ul Mesail’leri, Taharet babı, Necasetler bölümü, Kafirin necisliği; Ayetullah Fazıl, el-Ahkam-ul Vaziha, s.95; Ayetullah Sistani, el-Mesail-ül Müntahaba, s.93.   

[2] -Mukaddes ekmek çoğunlukla şaraba batırılır.

[3] -İslami öğretilerde bidatçılardan uzaklaşmak için vurgu yapılmıştır. Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Kimin bidatçılarla irtibatı olur ve ona hürmet ederse İslamı yıkmak için bir adım atmıştır.’ (Men La Yahduruh-ul Fakih, c.3, s.572).

[4] -‘Onun ayetlerine inanmışsanız Allah'ın adı anılarak kesilenleri yiyin. Size ne oluyor da Allah'ın adı anılarak kesilenleri yemiyorsunuz? Halbuki zorada kaldığınız zamanlar hariç, size haram edilenleri ayırt etmişti. Şüphe yok ki halkın çoğu, bilmeden kendi istekleriyle sapıp gider. Şüphe yok ki Rabbin, haddini aşanları daha iyi bilir.’ (En’am/118-119)

[5] Şer’i kesimin şartlarını öğrenmek için bkz: Tahrir-ul Vesile, c.2, Kitab-us Sayd ve’z Zibahe, el-Kavl Fi Zibahe, Mesele:11.

Ayrıntılı Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Türsel suretlerin varlık şekli nasıldır? Maddî midirler yoksa soyut mudurlar?
    6470 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allahtan korkulması mı lazım yoksa Onu sevmek mi gerekiyor?!
    11689 Pratik Ahlak 2010/12/14
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. Yolda yürümemizin bile (bizdeki) korkunun, ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    11937 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Arapçada seslerin değişmesiyle cümlenin manası değişmektedir, hal böyleyken Kur’an’da nasıl bir tahrif meydana gelmemiştir?
    9439 Kur’anî İlimler 2011/04/21
    Tahrif için değişik manalar belirtilmiştir. İslam âlimleri Kur’an’da eksiklik ve fazlalık anlamında bir tahrifin gerçekleşmediğine dair hemfikirdirler. Başka bir ifadeyle Kur’an’dan ne bir şey azalmış ve ne de Kur’an dışında olan bir şey ona eklenmiştir. Hareke ve seslerin azalmış veya çoğalmış olması bağlamında da Kur’an’ın harf ...
  • Pazar ortamını oluşturanların işi (komisyonculuk) helal midir?
    9262 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Hazreti ayatullah’el uzma Safi Gupayganinin (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Dolaysız bir şekilde simsarlık yapana yani müstakim bir şekilde alıcıyı (müşteriyi) tanıtan kimseye “cuale” ismi altında para vermenin her hangi bir işkalı yoktur. Ama eğer bu tür şirketler “guld kuvist” şirketler gibi heremsel şeklinde ...
  • Maddî varlıklara varlık bahşeden nedenin maddi şeylere yönelik sezgisel bilgiye sahip olması gibi, maddî varlıkların da kendilerine varlık bahşeden nedenlere yönelik sezgisel bilgisi var mıdır?
    6616 İslam Felsefesi 2011/10/22
    Maddî varlıkların bilgi sahibi olduğunu ispatlamanın yollarından birisi şudur: Varlıklar varlık olmaları ve varlıktan nasiplenmeleri nedeniyle, her ne kadar çok zayıf olarak olsa da kendi hadlerince varlıksal kemallerin tümünü taşırlar ve bu kemallerden birisi de bilgidir. Başka bir ifadeyle, tüm varlıklar Hz. Hakk’ın mazhar ve tecellisi olması hasebiyle, O’nun ...
  • Şia’nın ortaya çıkış tarihi hangi dönemde vuku bulmuştur?
    3337 پیدایش شیعه 2019/06/15
    Şia’nın ortaya çıkış tarihi hakkında tarihciler tarafından çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.[1] İmamiye Şia’sının görüşü şudur: Şia’nın ilk tohumlarını Allah Teala Kuran’ı Kerim’de ekmiş, İslam Peygamberi (s.a.a) risaleti döneminde onu hadisleri ve açıklamalarıyla sulamış kökleşmesini sağlamıştır.[2] Şia’nın ‘şecere tayyibe’si Allah Resulü (s.a.a) ...
  • Şeyh Tusi’nin siyasî düşüncesinin devletsel boyutları nelerdir?
    5767 Düzenler 2010/09/22
    Şeyh Tusi’nin devlet hakkındaki siyasî düşüncesinin değişik boyutları vardır:1- İslam Devletin Hedefleri: Şeyh Tusi İslam devleinin nihai hedeflerinin şunlar olduğuna inanmaktadır:1-1- Toplumda düzen ve emniyetin sağlanması. Bunların olmaması durumunda kaos hakim olacaktır.
  • Çocuklukta hırsızlığın hükmü nedir?
    6759 Maddi Haklar 2019/02/20
    Hırsızlık, insanın boynuna hem kul hakkı hemde hakkullah getiren büyük günahlardan biridir. Cezası olduğu gibi hukuki işlemde onun için tayin edilmiştir. Eğer hırsız ceza için ön görülen bütün şartları taşıyorsa sağ elinin dört parmağı kesilmelidir.[1] Eğer baliğ olmamış bir insan hırsızlık yaparsa tayin ...

En Çok Okunanlar