Gelişmiş Arama
Ziyaret
7151
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Yüce Allah’ın dünyada kulları karşısında kendi hakkından geçtiği ama halkın hakkından geçmediği doğru mudur?
Soru
Yüce Allah’ın dünyada kulları karşısında kendi hakkından geçtiği ama halkın hakkından geçmediği doğru mudur? Ben defalarca Allah’ın esirgeyen ve bağışlayan olduğunu ve kulları karşısında dünyada kendi hakkından geçtiğini duydum; mesela ben bu yılın Muharrem ayında uydudan yayınlanan programların birinde şöyle duydum: Hz. Peygamber (s.a.a) Allah’tan Müslümanlar can verirken onların günahlarını bağışlamasını defalarca diler ve Allah da eğer insan ölümünden bir yıl önce tövbe eder ve kendisine dönerse onu bağışlayacağını belirten birkaç şart öne sürer. İkinci defa Peygamber (s.a.a) bu şartı Allah’tan kolay kılmasını ister ve bunun üzerine Allah eğer insan ölümünden altı ay önce tövbe ederse onun günahlarını bağışlayacağını buyurur. Son olarak ise Allah, Peygambere eğer insan ölüm anında sadece yüzünü kıbleye döndürmesi durumunda onun tüm günahlarını bağışlayacağını bildirir.
Kısa Cevap

Tövbe insanın alçaklık ve ilahi azaptan kurtulması için bir yoldur. Tövbe günahtan geri dönme ve Allah’ın dergâhına yönelme manasındadır. Allah insanı günahları sebebiyle meyus etmez ve içten, halis ve doğru bir tövbeye çağırır ve de tövbesinin kabul edileceği vaadini de verir. Tövbe etmek sade bir iş değildir ve günah işlememek tövbe etmekten daha kolaydır. Tövbenin kabul edilme şartlarından birisi Allah’ın hakkını ve halkın hakkını ödemektir. Bu haklar iade edilmezse tövbe kabul edilmez. Dinî metinlerden istifade edildiği kadarıyla Allah kendi haklarından çok halkın hakları hususunda hassastır. Lakin bu, O’nun kendi hakları bağlamında hikmetsizce tolerans gösterdiği ve bağışlamada bulunduğu anlamında değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bazen İslamî rivayetler ve öğretilerde halkın hakkının azametini kavratmak için onu Allah’ın haklarıyla mukayese ettiklerini ve Allah’ın hakkından geçeceği ama halkın hakkından geçmeyeceğini belirttiklerini ilkönce hatırlatmak gerekir. Bu konu her ne kadar doğru olsa da biraz üzerinde durmak icap etmektedir.

1. Allah’ın hakkı çok azim ve ağırdır. Bazı ilahi haklar tüm halk haklarından daha önemlidir ve insan ona riayet etmediği takdirde gerçekte büyük bir günaha mürtekip olmuş olacaktır. Bunlardan birisi şirktir. Eğer bir insan şirk ile ölürse asla bu günah Allah tarafından bağışlanmayacaktır! Ama bunun altında olan her şeyi, istediği ve layık gördüğü her şahıs için bağışlayabilir.[1] İlahi hakların azameti hakkında nakledilen ve bu hakları çok muhterem ve farz sayan rivayetler mevcuttur. Namaz da ilahi haklardan biridir ve onu terk eden için kâfirlerin azabına benzer bir azap gözetilmiştir.[2] 

2. Allah’ın bağışlayıcı olmasının insanı ilahi vazifeleri yerine getirmekten alıkoymaması ve tövbede gecikmeye sebep olmaması için dikkatli olunmalıdır.

3. Bazı ayetlere göre, insan öleceğinden emin olduğu sırada tövbesi etmesi durumunda tövbesi kabul edilmeyecektir. Yüce Allah, Firavun’un dilinden şöyle buyurmaktadır: “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de Müslümanlardanım” dedi.”[3] Bu ayet hakkında İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmaktadır: Firavun ölümün zorluk ve çetinliğini gördüğü için iman etti … onun imanı kabul edilmedi.”[4] O halde zikrettiğinize benzer rivayetleri bu Kur’anî kesin esasla uyuşmazlık göstermeyecek şekilde beyan etmek ve açıklamak gerekir. Bütün bu rivayetler, insanın ölümün çetinliğini görmeden, iradeyle ve bir dış etken olmadan iman etmesi durumunda geçerlidir. “Tövbe” Arapça bir sözcük olup “dönmek” anlamındadır.[5] Günahtan tövbe etmek, günahtan dönmek anlamındadır. Dinî metinlerimizde ve bu cümleden olmak üzere Kur’an’da hem “kulun tövbesi” ve hem de “Allah’ın tövbesi” dile getirilmiştir. Kulun tövbesi, günahları terk etmeyle kulun Allah’a dönmesi manasındadır. Allah’ın tövbesi ise Allah’ın lütuf ve merhamet bakışıyla kuluna dönmesidir. Günahkâr insanın tövbesi, Allah’ın iki tövbesi arasında yer alır.[6] Şöyle ki; ilkönce Allah günahkâr insana taraf döner ve günahkâr bu vesileyle tövbe etme başarısı kazanır. İkinci merhalede ise Allah kulun tövbe etmesinden sonra ona döner, kendisinin tövbesini kabul eder ve onu bağışlar.

Gerçek Tövbe

Dinî metinlerden istifade edildiği kadarıyla tövbe etmek kolay bir iş değildir. Müminlerin Önderi (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Günahı terk etmek tövbeden daha kolayıdır.”[7] Tövbe sadece estağfurullah demek değildir. Tövbe insanın tüm varlığıyla Allah’a dönmesi demektir. İnsanın günahından pişmanlık duyması, onu tekrar yapmamaya dair ciddi bir karar alması ve ister Allah’ın hakkı olsun ve ister halkın hakkı olsun bir hakkı zayi etmişse, onu telafi etmesi demektir. Kur’an müminleri içten bir tövbeye davet etmektedir.[8] İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “İçten tövbe; günahkârın kendi kalbinde pişman olması, dil ile istiğfar etmesi ve yaptığı günahı tekrar etmeyeceğine dair karar almasıdır.”[9] Nakledildiğine göre Müminlerin Önderi (a.s) bir şahsın estağfurullah dediğini duyar ve ona şöyle buyurur: Annen matemini tutsun! İstiğfarın ne manaya geldiğini biliyor musun? İstiğfar “İlliyin”’in derecesidir ve onun tahakkuk etmesi için altı şart vardır. Birincisi, geçmiş günahtan pişmanlık duymaktır. İkincisi, onu tekrar etmemeye dair ciddi karar almaktır. Üçüncüsü, Halkın haklarını ödemek ve hiçbir günahın boynunda olmayacağı tarzda temiz olarak Allah ile mülakat etmendir. Dördüncüsü, yerine getirmediğin her farz ameli yerine getirmendir. Beşincisi, deri kemiğe yapışıncaya ve yeni bir et bitinceye dek haramdan bedeninde biten eti eritmeye çalışmandır. Altıncısı, isyan tatlılığını tattırdığın gibi, ibadet meşakkatini tene tattırmandır. İşte bunlardan sonra estağfurullah de.”[10] Bu hadis-i şeriften anlaşıldığı gibi, tövbenin kabul şartı, yapılmamış farzları yerine getirmek ve halkın haklarını iade etmektir. İnsanın günahlarının bağışlanması için onun zayi ettiği Allah ve halkın haklarını telafi etmesi gerekir. Allah halkın hakların hususunda daha hassastır ve hak sahibi razı olmayana dek Allah da razı olmaz ve günahkârın tövbesini kabul etmez. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Bir saatlik bir zulüm ve sitem Allah nezdinde (Allah’a karşı yapılmış) atmış yıl günahtan beterdir.”[11] Bir diğer hadis de ise şöyle okumaktayız: “Zulüm üç kısımdır: Birincisi, Allah’ın bağışladığı zulümdür. İkincisi, Allah’ın bağışlamadığı zulümdür. Üçüncüsü ise Allah’ın görmezlikten gelmediği zulümdür. Allah’ın bağışlamadığı zulüm O’na şirk koşmaktır. Allah’ın bağışladığı zulüm, insanın kendi ile Allah arasında olan şeyler bağlamında kendisine yaptığı zulümdür. Allah’ın görmezlikten gelmediği zulüm ise kulların birbirlerinde olan haklarıdır.”[12]

Tövbeyi Ertelemek

Önlemek her zaman tedaviden daha iyidir. İnsan günaha mürtekip olmamaya çalışmalıdır ve mürtekip olması durumunda da hemen tövbe etmeli ve bunu ertelememelidir; çünkü tövbede avunmak ve başka bir ifadeyle tövbeyi ertelemek, tövbe etme başarısını insandan almak için şeytanın bir vesvesesidir. Tövbe hemen yapılması gereken bir farzdır ve günahtan hemen sonra tövbe etmek farzdır. Lokman evladına şöyle tavsiye etmiştir: “Ey evladım! Tövbeyi erteleme, zira ölüm aniden gelip çatar.”[13] Ölüm haber vermez ve günahkârın tövbe etme başarısı göstermeden eceli gelebilir ve tövbesiz dünyadan göçebilir. Aynı şekilde çok günah yapma neticesinde insanın inanç ve imanı daha zayıflar ve tövbe etmemekle beraber birçok inancı yalanlaması, kâfir olması ve küfür ile dünyadan gitmesi bile muhtemel olur. “Sonra, Allah’ın ayetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, kötülük işleyenin sonu daha da kötü oldu.”[14] Hayatından meyus olmayancıya dek herkesin tövbesinin kabul olacağı doğrudur; ama tövbenin ertelendiği oranda zor olacağına da dikkat etmek gerekir. Çünkü insan ne kadar çok günahın tadına varırsa, onu terk etmek o kadar zor olur.     



[1] Nisa, 48, إِنَّ اللَّهَ لا یَغْفِرُ أَنْ یُشْرَکَ بِهِ وَ یَغْفِرُ ما دُونَ ذلِکَ لِمَنْ یَشاءُ وَ مَنْ یُشْرِکْ بِاللَّهِ فَقَدِ افْتَرى‏ إِثْماً عَظیماً

[2] Hür Amıli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailü’ş-Şia, c. 4, s. 22.

[3] Yunus, 90.

[4] Vesailü’ş-Şia, c. 16, s. 90.

[5] İbn. Faris, Mekayusü’l-Lügat, c. 1, s. 357, Mektebu’l-Alami’l-İslamî, Tahran, 1365 h.ş.

[6] Tövbe, 117’den iktibas edilmiştir.

[7] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Usul-i Kafi, c. 2, s. 451, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.

[8] Tahrim, 8.

[9] Harranî, Hasan b. Şube, Tuhafu’l-Ukul, s. 210, Camia-i Müderrisin, Kum, 1404 h.k.

[10] Nehcü’l-Belağa, Nüsha-i Feyzü’l-İslam, Kelimat-i Kısar, hadis. 409.

[11] Camiu’s-Saadat, c. 2, s. 221.

[12] Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 231.

[13] Deylemi, Hasan b. Ebi el-Hasan, İrşadu’l-Kulub, c. 1, s. 72, Şerif Rezi, 1412 h.k.

[14] Şeyh Mufid, Evailu’l-Makalat, s. 85, Kongre-i Şeyh Mufid, Kum, 1413, h.k.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    9831 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Birbirini seven ve ilişkilerinde günaha düşmek istemeyen kız ve oğlan hangi şer’i yolla sorunlarını giderebilirler?
    16977 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/22
    İslam’a göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Hekim olan Allah bu ikisini birbiri için yaratmıştır. Çünkü onlar birbirinin huzur kaynağıdır, birbirlerinin duygusal, ruhsal ve cinsel isteklerini karşılamaktadırlar.İslam iki tarafın da ihtiyaçlarının karşılanması için evliliğin (geçici veya daimi) çerçevesini belirlemiştir. Kadınla erkek ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    22722 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...
  • Şia, Ömer b. Hattab’ın eşcinsel olduğuna mı inanmaktadır?
    14387 تاريخ بزرگان 2013/12/19
    Şia’nın raşit halifeler ve özellikle Ömer b. Hattab’a yönelik bakışı, imamların (a.s) bakışıdır. Şia’nın muteber hadis kitaplarının hiçbirinde Ömer b. Hattab’ın eşcinsel oluşu hakkında bir rivayet nakledilmemiştir. Şia’ya atfedilen bu tür sözlerin çoğu temelsizdir, esassızdır ve Şia âlimlerinin inancı değildir. ...
  • Ne zaman baba ve anne adına (onlardan vekalet ve niyabet olarak) namaz kılmak mümkündür?
    7573 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/28
     Diri bir kimse adına (onlardan naip ve vekil olarak) farz namaz ve oruç yerine getirmek caiz değildir. Mükellef olan her kes kendi farz namazlarını mümkün olan her şekilde yerine getirmelidir. (İster ayakta, ister oturarak, ister yatarak hatta işaret ile)İmam Humeyni ve diğer taklit ...
  • Şerî mesafe miktarı ne kadardır?
    5524 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/23
    A. Şerî mesafenin miktarı hakkında birkaç görüş vardır: Bazıları mesafe miktarının 22/5 km olduğu görüşündedir.[1] Bazıları şerî mesafenin 21/5 km olduğu fikrini taşımaktadır.[2] Bir grup da şerî mesafenin 22 ...
  • Cenabet olan kimse gusül almadan banyodan çıkarsa bütün bedeni necis sayılır mı?
    24678 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sorunun cevabını vermeden önce şu noktayı hatırlamamız gerekir: Cenabetten maksat necasetle bütün bedenin necis olması değildir. Cenabet gerçekte manevi necasettir. Meni bedenin tümünü değil yanlızca bedenin değdiği yeri necis eder, yıkamakla ve necasetin gidermesiyle değdiği yer pak olur. Örneğin cenabet olan ...
  • Kuran’a göre gençlerin toplumdaki rolü nedir?
    2910 Tefsir 2020/01/20
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    12947 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Nafile namazlarını hangi zamanlarda kılmak gerekir?
    10895 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Nafile namazlarını kılmak, farz namazları kılmak için hazırlık oluşmasına ve insanda farzları ve farz namazları yerine getirmeye dönük bir rağbet meydana gelmesine neden olur. Nafilenin en önemli etkisi, yakınlık hadisi adındaki hadiste belirtilen şeydir: İmam Sadık (a.s) büyük atası Peygamberden (s.a.a), Peygamber (s.a.a) Cebrail’den ve Cebrail de Yüce Allah’tan ...

En Çok Okunanlar