Gelişmiş Arama
Ziyaret
6326
Güncellenme Tarihi: 2012/05/12
Soru Özeti
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
Soru
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir? Kısa bir şekilde açıklayınız?
Kısa Cevap

Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde mallarını kendilerine teslim etsinler. Bu deneme şundan dolayıdır ki himayelerinde olan yetimlerin buluğ ve evlenme çağına erdikleri ve kendilerine teslim edilen mallarını bireysel ve toplumsal maslahatlarda sarf edebilecek ve gerekli konuma ve rüşte geldikleri anlaşılmış olsun. Yetimin malını yemekten ve onda israf etmekten sakınmalılar; eğer sorumlu olan kimse mal ve servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey kendisi için almamalıdır. Ama eğer fakir bir kimse ise örfe uygun ve sadece kendi ihtiyacını giderecek miktarda yanında bulunan yetimin malından maaş alabilir.

Buna binaen yetimlerden sorumlu olan kimseler yetimlerin aklını, derk etme kabiliyetlerini ve liyakatli olup olmadıklarını denemeliler. Bu deneme neticesinde yetimlerin akıllarının kemale ulaştığını fark ettikleri durumda onların mallarını onların güdümlerine vereceklerdir.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu ayetin nüzul sebebi[1] Sabıt b. Rufaa ve amcasıdır. Sabıtın babası Rufaa vefat ettiğinde Sabıtın kendisi Küçük idi, dolayısıyla yetim kaldı. Amcası Peygamberin (s.a.a.) yanına geldi ve ona şöyle sordu: Kardeşimin oğlu benim himayem altında ve ben ne kadar onun malında tasarruf edebilirim ve ne zaman onun malını kendisine devir etmem gerekiyor? İşte bu soru neticesinde bu ayeti kerime peygamberimize (s.a.a.) nazil oldu.[2]  

Meselenin hükmünün aydınlanması için önce ayette zikredilen kavram ve kelimelerin ne anlama geldiğini açıklayacağız daha sonra konunun aslına döneceğiz.

İbtila” kelimesi “ibtelu” fiilinin mastarı, imtihan ve sınama anlamındadır.[3]Buluği nikâh”tan” maksat evlenme (erginlik) çağına gelmektir. Dolayısıyla gerçek itibariyle “evlenmeye kavuşmaktan maksat balağat ilmindeki “mecazi aklidir”. “Anestum” kelimesinden maksat “inas” şeklindeki kelimeden alıntı yapılmış ve müşahede anlamında, ancak ülfet ve şefkat anlamını da içinde barındırıyor.[4] Zira onun maddesi yani sulasi mücerredisi (üç harflı) “e-n-s”dir. Rüşt kelimesi pişmiş ve akıl meyvesinin yetişmiş olması anlamındadır.[5]

Fedfeu…” cümlesi dolaylı olarak yetimin malı bizatihi kendisinin eline verilmesinin gerekli olduğunu söylemektedir. Verin anlamında olan “Featu” kelimesinin yerine “def ediniz” “anlamında olan “fedfeu”  kelimesini kullanılmıştır ki bir taraftan yetim kalmış kimsenin malını kendisine devir edilsin diğer taraftan da serumlunun üzerinde olan zahmetinin ve yükünün kaldırmış anlamını ifade etsin diye. Buna binaen bu tabir revaçta ve çok düşük bir tabir olmasına rağmen latif bir kinayeyi de içermektedir.

Hatta iza belegu’n - nikahe…” cümlesi edebi olarak “vebtelu…” cümlesine mutaalik (tealluk etmekte, bağlı) olmaktadır. Anlamı da şudur: Yetimi deneyin ve bu sınanma eylemi çocuk kendini anlamış duruma yani iyiyi kötüyü bir birinden ayırt edebilecek temayüz çağına geldikten sonra başlar ta evlenme çağına gelinceye kadar devam etsin. Bu sırada akli erginliğine geldiğini müşahede ettiğinizde malını kendisine verin. Dolayısıyla bu tabir bir anlamda sınamaya tabi tutulmasının devam edilmesine delalet etmektedir. Ve yine şunu belirtmektedir ki yetim olan çocuk iyiliği ve kötülüğü ayırt edebilecek, akli meseleleri derk edebilir merhaleye yetişmesinin gerekliliği istediğinde; yani sınanabilecek duruma gelir gelmez sınava tabi tutulmasına başlansın ve bu sınama evlilik çağına kadar devam etmelidir.  

Meselenin tabiatı da bu gerekliliği istemektedir. Zira bir iki defa çocuğu sınamakla çocuğun rüştü teşhis edilemez. Bilakis deneme olayı çocuğun rüştü anlaşılıncaya kadar devam etmelidir. Zira çocuk ayırt etme merhalesinden sonra yavaş yavaş “rihak”[6] ve daha sonra “evlilik” çağına ve o zaman rüşt merhalesine varır.[7]

Buna binaen bir bütün olarak ayetin manası şudur: “yetimi deneyin, onda rüştü müşahede ederseniz dolayısıyla malını kendisine veriniz”. Bu tarzdaki konuşma bize şunu tefhim ettiriyor: Sadece evlilik çağına ulaşılması yetimin malını kendisine verilmesi için kâmil bir neden olamaz. Bilakis bu şartlarından bir tanesidir. Evlilik çağı, yetimin rüşt edip kendi başına bağımsız olarak kendi malında tasarruf edebilme yeteneğine sahip olduğunda evlilik çağı “illeti tamme” konumuna gelir. Zira mali tasarruflarda erginlik çağına ulaşılmasının gerekliliğinin yanı sıra, rüşt de şarttır. Buradan İslam dininde buluğun tek bir manada olmadığı anlaşılmaktadır. İbadet, hudut ve diye gibi konularda “buluğ” evlilik çağını gelme anlamında alınmış ama mali tasarruf, ikrar etme ve buna benzer konularda ise erginlik çağına ulaşmasının yanı sıra başka bir şartta; yani rüşt de konu edilmiştir. Bunun kendisi İslam dini kendi kanunlarını koyarken göz önünde bulundurduğu bazı incelikleri dikkate aldığını göstermektedir. Zira eğer rüşt meselesini şart koşmamış olsaydı ve mali tasarruf ve benzer konularda rüşt meselesini muteber saymamış olsaydı yetim kalmış kimseler gibi bireylerin sosyal hayatlarında aksaklık vücuda gelecekti.[8] Nakledilen bir rivayette bu ayette zikredilen rüşt kelimesi hakkında imam Sadık’tan (a.s.) sorulmuş, imam cevaben şöyle buyurmuşlardır: “rüşt malı muhafaza edebilme yeti ve kudrettir”.[9]

Buna binaen yetimlerin sorumluluğunu üstlenen kimseler yetimlerin anlama gücünü, layakat ve iktisadi olarak denemeleri gerekmektedirler. Akılları rüşt etmiş ve kemal merhalesine gelmiş olduğunu görürlerse servetlerini kendilerine devir etmeleri gerekecektir.[10]

Allah u Teâlâ yetimlerden sorumlu olan kimselere gerekli kıldığı meselelerden bir diğeri onların mallarına karşı çok dikkatli olmalarıdır. Onların mallarını yemekten ve israf etmekten sakınmaları gerekmektedir. Sorumlu olan kişi eğer servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey almaması istenilmektedir. Ama eğer fakir ise örfün uygun gördüğü ve yaşamın zaruri ihtiyacını giderecek kadar ondan maaş alabilir.[11] Elbette eğer yetimin sermayesi göze çarpacak ve kayda değer bir miktarda değil ise ondan bir şey alınmalı.[12]

Başka bir mesele şudur: yetim rüşt merhalesine yetiştiği zaman onun malını kendisine verdiğinde şahit tutsun! Her ne kadar şahit olarak Allah yeterli ise de. Ama şahit almak iki yönden önemlilik arz ediyor: bir: gelecekte yetim ve mal sahibi tarafından sermayesinin sorumlusu tarafından taru mal ve israf edildiğini iddia edemezsin. İki: topluma karşı ve sosyal bir yönü vardır. Oda şudur: Bu konuyla ilgili gelecekte muhtemel yaygaralara karşı önlem almış ve kendisini savunacak delillerin var olmasıdır.

Sonuç itibariyle dikkate şayandır ki yetimi sınamak ve denemek için takip edilmesi gereken yöntem hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazıları yetim olan çocuklar iki gruba ayırt ederek her grup için farklı bir yöntem önermiştir. Zira yetim kalan kimse ya erkek ya kız çocuktur. Eğer erkek çocuk ise imtihana tabi tutulması şöyle olmalıdır: Onun sorumluluğunu üstlenmiş olan kimse aylık veya daha az bir müddet için bir miktar haclık kendisine vererek onu kendi başına serbest bırakacak ve uzaktan gözetleyecek ki kendisine vermiş olduğu haclığı nasıl ve nerelerde sarf edecektir. Eğer doğru bir şekilde harcarsa rüşte kavuştuğu belli olacaktır. Dolayısıyla malı kendisine verilecektir. Ama eğer doğru bir şekilde harcamamışsa rüşte ulaşmadığı anlaşılır. Dolayısıyla malı kendisine verilmeyecektir. Ama eğer söz konusu yetim kız çocuk ise ev işleri ve hanımlara has olan işler kendisine verilecek ve kendisine nasıl yapılacağı anlatılır. Eğer kendisine verilmiş olan işleri doğru yaparsa rüşte ulaşmıştır, dolayısıyla kendisinin malı kendisine teslim edilecektir. Ama eğer doğru amel etmezse rüşte ulaşıncaya kadar onu koruması altına alacaktır.[13]

 


[1]Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (nisa 6).

[2]esbabi nüzül”, tercüme: Zekaveti, Ali Rıza, baskı, 1, Tahran: neşri ney, 1383, şemsi, s, 78.  

[3] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 14, s. 17, ibtela kelimesi. 

[4] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, farsça tercümesi: Musevi Hemedani, Muhammed Bakır, baskı, 5, Kum: defteri intişarati İslami, 1379, şemsi, c. 4, s. 274; Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 17.

[5] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 3, s. 175, “r-ş-d” kelimesi. 

[6] Gençlik ile çocukluk arasındaki yaştır. Gerçek irtibtiyle nocevandi. (ferheng-i ebcedi 803, r-h-k- kelimenin zeylinde bu açıklama yapılmıştır).

[7] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, c. 4, s. 275.

[8] A.g.e.

[9]   Hur Amuli, “Vesailuş Şia”, Kum: Alulbeyt, 1409, kameri, c. 19, s. 369.

[10] Taberisi, “mecmeul beyan fi tefsiril kuran”, baskı, 1, farsça tercümesi ve tahkik: Sutude ve Rıza, Tahran: intişarat-i ferahani, 1360, şemsi,  c. 5, s. 29

[11] Beyzavi, Abdullah b. Ömer, “envarut – tenzil ve esraru tevil”, tahkik: Muhammed Abdurrahman, elmeraşi, baskı, 1, Beyrut: daru ihyai turasil Arabi, c. 2, s. 6;  Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 18.

[12] Şeyh Tusi, “et’tehzib”, Tahran: darul kitabil islamiye, 1365, şemsi, c. 6, s. 341.

[13] Ebul   -Fetuh Razi, Hüseyin b. Ali, “revdetul – cinan ve ruhul cinan fi terfsiril kuran” tahkik: Yahaki, Muhammed Cafer, Nasıh, Muhammed Mehdi, Meşhed: bunyadi peyjohişhayi İslami ustani kudsi rezevi,1408, kameri, c. 5, s. 251.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    5806 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    38898 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • Cennetin değişik kapıları ve bu kapıların da özel adları mı vardır?
    21897 Eski Kelam İlmi 2010/07/24
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Muhtar Ebubekir ve Ömer’in sevgisini kalbinde taşıyor muydu? Niçin Kerbela’da İmam Hüseyin’i (a.s) savunmadı?
    19062 شخصیت های شیعی 2012/09/09
    Hadis kitaplarında Muhtar hakkında gelen rivayetler iki kısımdır. Bu rivayetlerden bazıları onu öven ve bazı rivayetlerde de onu yeren sözler söylenmiştir. Hadis ve Rical ilmi âlimleri, Muhtar hakkındaki hadislerle karşılaştıklarında onu öven hadislerin tarafını tutmuşlar ve yeren rivayetler hakkında görüşler ortaya koymuşlardır. Meclisi (r.a) rivayeti ...
  • Birikmiş paramı devlet tahvili alarak değerlendirmemin ve aldığım faizin durumu nedir?
    4819 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/12
    Sizin sorunuzun yazdığınız üzere Ayetullah Uzma Hamenei'nin fetva bürosundan soruldu ve alınan cevap şöyledir:"Eğer söz konusu banka Müslümanların bankası ise ve şer'i akitlerden biri üzerine size kar veriyorsa bunun bir sakıncası yoktur. Eğer kafirlerin bankası ise kafirlerden faiz almanın bir sakıncası yoktur."Daha geniş bilgi için bkz.1- ...
  • Acaba İmam-ı Zaman (a.s) Bermuda Üçgeninde mi yaşıyor?
    8131 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Bir takım insanların “Bermuda Üçgeni”ni İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olarak zannetmelerinin sebebi şudur: Bu insanlar “Bermuda Üçgeni”ni “Hazra Adası” olarak bilmişler ve “Hazra Adası”nın İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olduğu ön kabulüyle şöyle demişlerdir: “Bermuda Üçgeni” İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olması hasebiyle bir takım özelliklere sahiptir.”İmam-ı Zaman ...
  • Niçin Kabil Habil’i Öldürdü?
    38998 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2009/08/20
    Kur’an ayetlerinden anlaşıldığı kadarıyla Habil’in kardeşi Kabil tarafından öldürülmesinin sebebi Kabil’in ruhuna kök salmış ve onun varlığına egemen olmuş haset (kıskançlık) vasfıdır. İşte bu kötü sıfata sahip oluşu onu kardeşini haksız yere öldürmeye sevk etmiştir. ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    9824 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • Doktor ve hasta arasındaki karşılıklı haklar İslam şeriatı esasınca açıklanabilir mi?
    7454 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/12
    Bir açıdan ilahi hükümler iki kısma ayrılır. A. İmzasal hükümler; B. Tesise dayalı hükümler. İmzasal hükümler, İslam’dan önce geçmişi olan, ama İslam’ın bir takım ıslahatlar yaparak imzaladığı hükümlerdir. Birçok muamelat türü bu kabildendir. Tesise dayalı hükümler ise daha önce bir geçmişi olmayan, İslam’ın ibdası olan hükümlerdir; birçok ...
  • Yolculuk, seferî namaz ve şehrin sonunun sınır ve ölçüsünü açıklar mısınız?
    6611 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Büyük taklit mercileri bu sorunun yanıtında şöyle buyurmuşlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun):1. Sekiz fersah olan yoldan oraya gitmek isterseniz, namazınızı seferî kılmalısınız ve sekiz fersah olmayan yoldan giderseniz tam kılmalısınız.

En Çok Okunanlar