Gelişmiş Arama
Ziyaret
8059
Güncellenme Tarihi: 2010/02/28
Soru Özeti
Şeriat literatüründe taabbuddan ne kastedilmektedir ve onun şartları nedir? Taabbudu ispat etmek için nasıl bir delil getirilebilir?
Soru
Şeriat literatüründen taabbuddan ne kastedilmektedir? Taabbudun ne gibi şartları vardır? Bazı hususların taabbudî olduğunu ispat edebilmek için ne gibi bir delil getirilebilir? Taabbudî hususlar nasıl belirlenebilir?
Kısa Cevap

Taabbud; abd ve ubudiyet kökünden olup kulluk ve tapmak anlamına gelir ve rivayetlerde de bu anlamıyla zikredilmiştir. Fakihler ve şeriata bağlı olanlar taabbudu başka manalarda da kullanılmışlardır. Taabbudî kavramının kullanıldığı yerlerden biri, delile gerek duyulmayan yerdir. Her şahsın din ve inanç usulleri akıl esasınca olmalıdır, lakin dinin detayları konusunda hükmün Allah tarafından olduğunun ispatlanması yeterlidir ve hükmün araştırılmasına, ispatlanmasına, nedeninin ve felsefesinin bilinmesine gerek yoktur. Örneğin neden sabah namazını iki rekât kılmaktayız diye sorulduğunda, bu taabbudî (bunu kabul etmeliyiz ve bunu ispatlamaya gerek yoktur) sayılır diye cevap verilir. Usulcülerin arasında da taabbudî farz, tevessülî karşısında kullanılır. Taabbudi farz, Allah tarafından kabul edilmesi ve doğruluğu için yakınlaşma niyeti güdülen ve amelin Allah için halis olması şartı koşulan namaz, oruç ve hac gibi hususları içerir. Tevessülî farz ise Allah tarafından kabul edilmesi için yakınlaşma niyetinin ve amelin Allah için halis bir şekilde gerçekleşmesi şartının gerekmediği ölüyü defnetmek ve elbiseyi yıkamak gibi konuları içerir. Elbette burada da sevap elde etmek için yakınlaşma niyeti taşınması şarttır.

Ayrıntılı Cevap

Taabbud; abd ve ubudiyet kökeninden olup kulluk ve tapmak manasına gelir ve rivayetlerde de bu anlamıyla zikredilmiştir.[1] Ama şeriata tabi olanlar ve fakihler arasında taabbud bir şekilde sözlük manasıyla ilintili bir şekilde başka manalarda da kullanılmıştır. Taabbud kavramının kullanıldığı yerlerden biri istidlal ve delile ihtiyaç duyulmayan yerdir. Kullar ve yükümlülerin görevi inanç ve amel diye iki bölüme ayrılır. Birinciden dinin usulleri ve ikinciden ise dinin fer’i hususları diye tabir edilir. Dinin usulleri bağlamında her şahsın inancı akıl esasınca şekillenmelidir.[2] Lakin dinin fer’i hususları ile ilgili konuların çoğunda meselenin Allah tarafından belirlenmiş bir hüküm ile dile getirildiği ispatlanırsa, bu yeterli olur ve hükmün araştırılması, ispatlanması, nedeninin ve felsefesinin bilinmesine gerek kalmaz. Genellikle neden sabah namazını iki rekât kılıyoruz diye sorulduğunda cevap olarak bunun taabbudi (kabullenmemiz gereken ve delile ihtiyaç duymayan) bir husus olduğu dile getirilmektedir. Bu yüzden yüce Allah tarafından belirlenmiş dini buyrukların taabbudî olduğu söylenmiştir.[3]

Neden ibadetsel hususlar istidlale gerek duymaz?

İbadetsel hususlar dinin fer’i konularıyla ilgilidir. İsminden de anlaşıldığı gibi bu hususlar dinin usullerinin fer’i konularıdır; yani biz Allah’ı âlim, hikmet sahibi ve adil olmak gibi sıfatlar ile tanıdığımızda, genel bir şekilde eğer O’nun bizi bir takım hususlarla yükümlü kıldığını bilirsek bunun kesinlikle biz kulların maslahatının böyle bir şeyi gerektirdiğini anlarız. Buna ek olarak hükümlerin neden ve felsefesini bilmek bizim faydamızı olmayabilir ve ihlâs ve yakınlık niyetimizi zedeleyebilir; örneğin oruç tutan bir şahsın orucun kendi hastalığına faydalı olduğunu bilmesi ve bir başkasının ise böyle bir bilgisinin olmaması buna bir örnek teşkil eder. Yükümlü, taabbudî ameli itaat açısından yapar ve taabbud ne kadar çok olursa yükümlünün ruhunda Allah’a itaat etme esası daha sağlamlaşır, İslam onun tüm özünü kuşatır ve başka bir ifadeyle onun insani yeti ve dürtüleri Hakka teslim olur. Bu yüzden insan ibadet yapmada biraz halis taabbud ve itaatten yüz çevirir ve herhangi bir fayda veya zararı göz önünde bulundurursa, ibadetin hakikat ve ruhu burada gerçekleşmediğinden amel geçersiz olur. İbadetin tüm sırlarının herkes için meçhul olması bu yüzden olabilir ve taabbudun kemale ermesi için bu hususta az olarak bilinen şeyler niyette göz önünde bulundurulmamalıdır.[4] Taabbud kavramının kullanıldığı bir başka yer de fıkıh usulü ilmidir. Bu kavram tevessülî kavramının karşısında kullanılır ve tanımı şudur: Taabbudî farz; doğru sayılması ve Allah tarafından kabul edilmesi için yakınlık niyeti ve amelin Allah için ihlâslı bir şekilde yapılması şartının bulunduğu namaz, oruç ve hac gibi farzlara denir. Tevessülî farz ise yakınlaşma niyeti ve amelin Allah için ihlaslı bir şekilde yapılması şartının gerekmediği ölüyü defnetmek ve elbiseyi yıkamak gibi farzlara denir. Elbette burada da sevaba erişmek için yakınlaşma niyeti şarttır. İslam şeriatında bulunan farzlar değişik açılardan sınıflandırılabilir: Aynî ve kifaî, tayinî ve tahayyürî, taabbudî ve tevessülî, mutlak ve şartlı, nefsî ve gayrî bunun birer örnekleridir. Taabbudî farz yakınlaşma niyetinin doğruluğunda şart olduğu namaz, oruç, humus, zekât ve benzeri hususları içerir. Tevessülî farz ise yakınlaşma niyetinin doğruluğunda şart olmadığı boğulan bir şahsı kurtarmak ve nafaka ödemek gibi hususları içerir. Bu esasla yakınlaşma niyeti ve ihlâsın içinde bulunduğu ve bunlar olmadan geçersiz olan hususlar taabbudî sayılır.[5] Tevessülî hususlar ise yakınlaşma niyeti ve ihlâsın gerekli olmadığı ve bunların yokluğunda amelin geçersiz sayılmadığı hususlardır. Elbette yakınlaşma niyeti ve ihlâs olmazsa sevap ve ecir bulunmaz. Rivayetlerden istifade edildiği üzere bazı ameller yakınlaşma niyetine gerek duyar ve bu olmazsa amel geçersiz olur. Lakin bazı amellerin doğru olmasının yakınlaşma niyetine ihtiyacı bulunmaz ve yakınlaşma niyeti bulunmaksızın da amel doğru sayılır. Birinci kısım amellerden ibadetsel veya taabbudî hususlar olarak, ikinci kısım amellerden ise tevessülî hususlar olarak söz edilir.

 


[1] Mustafavi, Hasan, Et- Tahkik fi Kelimati’l Kur’an-i’l Kerim, c. 8, s. 12, Naşir: Bongahı tercüme ve neşri kitap, 1360, h.ş; Tebersi, Ebu Mensur Ahmet bin Ali, El- İhticac, c. 2, s. 395, Neşri Murtaza Meşhedi Mukaddes, 1403 h.k.

[2] Tevzihü’l-Mesail (el-Mahşi lil-İmami’l-Humeyni), c: 1, s: 11, m: 1.

[3] İmam Sadık’a (a.s) isnat edilen, Misbahu’ş Şeria, Mustafavi, Hasan, s. 236, Naşir: Encümen-i İslam-i Hikmet Ve Felsefe-i İran.

[4] Taligani, Seyyid Mahmud, Pertovi ez Kur’an, Naşir: Şirkeri Sehamiyi İntişar, Tahran, 1362 h.ş.

[5] Tayyib, Seyyid Abdu’l Hüseyin, Etyebu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 3, s. 40 ve 41.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Neden Allah Teala bütün kemallere sahip olmalıdır?
    3427 İslam Felsefesi 2018/11/14
    Alemde var olan vahdet bizleri böyle bir tasavvura sahip olmaktan alıkoymaktadır. Zira kendine has kemallere sahip ve diğer, çeşitli kemallere ihtiyacı olmayan bir varlık sadece zihni kurguda ve hayali itibarda mümkündür ve tasavvur edilebilinir. Oysaki varlığın mertebeleri birbirinden ayırt edilemez ve varlıksal olarak böyle bir durum mümkün ...
  • Kıbleyi nasıl bulabiliriz?
    6023 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Kıbleyi bulmak için bir takım yollar vardır ve onlardan bazıları şunlardır: 1. Hissel göstergelerden yola çıkarak tanıklık eden iki adil tanığın tanıklığı.2. Bilimsel kaidelerle (gökbilim vb.) kıbleyi bilen ve güvenilir olan bir şahsın belirtmesi.3. Müslümanların ...
  • Sabah ezanının bitimine kadar sahur yenilebilir mi?
    9093 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/04
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Mükellef fecrin doğduğunu bilir veya itminan ederse yemek yiyemez, ama itminan etmezse yemenin sakıncası yoktur. Ayetullah el-Uzma Sistani’nin Bürosu: 1) Vaktin girdiğine yakin etmişseniz yiyemezsiniz. 2) Şehirden dört fersah (22 km) uzaklaşıp yolculuğa çıkar, orucunuzu yer, sonra da kaza edersiniz. Ayetullah el-Uzma ...
  • Elmayı aç karnına yiyin; çünkü o mideyi temizler diye buyrulan hadis sahih midir?
    40602 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/15
    Elma birçok gıdasal özelliklerinin yanı sıra ilaç özelliği de taşır. Birçok eski ve yeni tıp uzmanları onun hakkında sözler söylemiş ve yazılar yazmışlardır. Elmanın özellikleri ve faydaları hakkında doktorların görüşlerine ek olarak, hadis metinlerinden masumlardan da rivayetler nakledilmiştir. Bu rivayetlerden birisi de soruda sorulan rivayettir: Elmayı aç ...
  • Acaba Hristiyanlık ve Yahudilik gibi önceki dinlerde biz Müslümanların ihtiyacları gibi ihtiyacları varmıydı?
    3150 کلیات 2019/10/09
  • “Allah kendi hakkını bağışlayabilir ama insanların hakkını bağışlamaz” sözünün kaynağı nedir?
    6372 Varie 2015/06/29
    “İnsanların hakkı” İslam’da hukukî kavramların en önde gelenlerindendir. İçinde insanların hakkının bulunduğu her şey insan hakları alanına girer.[1] İslam’ın insanların hakkına riayet etmeyi vurgulaması şu şekildedir: Eğer bir günahkâr kendi geçmiş günahlarından tövbe ederse ve halkın alınmış haklarını eda etmezse tövbesi kabul olmaz; yani ...
  • Nur suresinin iniş sebebi nedir?
    30104 Tefsir 2012/05/27
    Nur suresinin bir iniş sebebi yoktur; ama 6 ila 9, 11 ila 16 ve 30 ila 31. ayetlerinin iniş sebebi vardır ve aşağıda bunlara işaret edilecektir: Nur suresinin 6 ila 9. ayetlerinin iniş sebebi: Bu ayetlerin iniş sebebi hakkında İbn. Abbas’tan nakledildiğine göre ...
  • Çok yolculuğa çıkan şahsın namazını kâmil kılması gerekir. Ama işinin olduğu şehirden başka bir şehre seyahat ederse namazının hükmü nedir?
    5112 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/24
    Şer’i soruların cevaplandırılabilinmesi için şahsın mukallidi olduğu taklit merciini bilinmesi gerekir ki o taklit mercinin fetvasına göre cevap verilsin. Ama yine de biz Ayetullah Hamaneyi’nin bu konudaki fetvasını bildiriyoruz size.Ayetullah ...
  • Çocuğa karşı doğru davranışın yolları hakkında bilgi veriniz.
    9603 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Çocuğu doğru şekilde eğitmek bu kısa yazıya sığmayacak kadar uzun bir konudur, ancak genel olarak şu birkaç noktaya dikkat çekilebilir: Eğitimden önce insanın kendisini yetiştirmesi, sevgide ölçülü olmak, ifrat ve tefritten kaçınmak, çocuğa şahsiyet vermek, onlara yeteneklerini kullanma ortamını vermek ve çocuğun eğitiminde aşamalara riayet etmek. ...
  • İnsanların cennet ve cehennemde yaşları ne kadar olacaktır?
    7813 Tefsir 2012/02/22
    İnsanların yaşlarına göre bedende görülen değişiklikler bu dünyaya ait olan konulardandır. Ama ahirette özellikle cennette böyle şeyler söz konusu değildir. Yani öteki dünyada çocuk, orta yaş, yaşlı olmak diye bir şey yoktur. Hatta ahiretin maddi olduğuna inansak bile bugün bizim düşündüğümüz şekliyle yaş meselesi cennetlikler için olmayacaktır. ...

En Çok Okunanlar