Gelişmiş Arama
Ziyaret
10462
Güncellenme Tarihi: 2008/03/26
Soru Özeti
Yasin Suresi’nin altıncı ayetiyle İsra Suresi’nin on beşinci ayeti arasında bir uyuşmazlık mı var?
Soru
Allah-u Teala, Yasin Suresi’nin başlarında (altıncı ayette) şöyle buyuruyor: “(Bu Kur’an)ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.” ancak diğer bir ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” Bu iki ayet arasındaki görünür uyuşmazlığı nasıl çözebiliriz?
Kısa Cevap

Bu iki ayet arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Çünkü ikinci ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) bir peygamber göndermedikçe azap olmadığını söylüyor ancak birinci ayette (Yasin Suresi, altıncı ayet) “ataları uyarılmamış” diyor ve herhangi bir azaptan bahsetmiyor.

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala, Yasin Suresi’nin başlarında (altıncı ayette) şöyle buyuruyor: “ (Bu Kur’an) ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.” (Elbette, eğer “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” ayetindeki “مَّا ” kelimesini nefiy manasında kabul edersek, ayetten, yukarıda zikrettiğimiz mana anlaşılmaktadır ve bu konu ileride bahsedilecektir.) Ancak bu ayette uyarılmamış topluluğun azabı hakkında hiçbir söz söylenmemiştir. Diğer taraftan söz konusu olanb diğer ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” Bu iki ayet arasında uyuşmazlık olmadığı çok açıktır.

Ancak soruyu, üzerinde tartışma olabilmesi için şu şekilde ortaya koyabiliriz:

Eğer Yasin Suresi’nin altıncı ayetindeki “مَّا ” kelimesini nefiy manasında kabul edersek[1], cümle “ ataları uyarılmamış” anlamına gelmektedir. Diğer bir taraftan ise, Fatır Suresi’nin yirmi dördüncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Her millettin mutlaka bir uyarıcısı vardır” İlk bakışta, bu iki ayet arasında bir uyuşmazlık düşünülebilir, bu uyuşmazlığı halletmek için aşağıdaki noktalara dikkat etmeliyiz.

Uyuşmazlığı çözümlemenin yolları:

1. Yasin Suresi’nin altıncı ayetindeki “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesinde aşağıda zikredilen ihtimaller vardır:

a-) “مَّا ” nefiy manasında olabilir: “Ataları uyarılmamış toplumu uyarmalısın.”

b-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesi, sıfat olabilir ve sonuç olarak şu anlama gelmektedir: “Ataları uyarılmış toplumu uyarmalısın.”

c-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesindeki “مَّا ” mastar olabilir: “Toplumu, onların atalarını uyardığın gibi uyarmalısın.”

d-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesindeki “مَّا ” mevsul, mensup ve ikinci mef’ul olabilir: “Toplumu, atalarının uyarıldığı azaptan uyar.”[2]

İkinci, üçüncü ve dördüncü ihtimallere göre, bu iki ayet arasında hiçbir uyuşmazlık yoktur. Bu mana, Kur’an’ın, Nisa Suresi, yüz altmış beşinci ayeti ve Fatır Suresi, yirmi dördüncü ayeti gibi, diğer ayetleri tarafından doğrulanmaktadır. İmam Cafer-i Sadık (a.s.) nakledilen bir rivayette, şöyle buyurmaktadır: “Bu ayette kastedilen mana şudur: “Bu toplumu, atalarının uyarıldığı gibi uyar.”[3]

Sonuç olarak, ayetin diğer ihtimalleirne dayanarak ve diğer ayet ve rivayetlerin yardımıyla, söz konusu uyuşmazlık ortadan kalkmaktadır.

2. Yasin Suresi’nde geçen, “atalarının uyarılmaması” cümlesinden kasıt, geçmiş ümmetler olmayabilir ve şayet kasıt, sadece bir takım nedenlerden dolayı peygamberlerin uyarısı onlara ulaşmayan insanlar olabilir.

Açıklama: Kur’an kültüründe, hiçbir ümmet uyarıcısız (peygambersiz) bırakılmamıştır. Ancak bazı kişilerin bir takım engellerden dolayı, peygamberlerin çağrısını duyamamaları mümkündür. Eğer bu kişiler, işledikleri hatalarda kendi payları yoksa, Allah katında özürlü sayılmaktadırlar.

Merhum Allame Tababai, Nisa Suresi’nin doksan sekizinci ayeti hakkında şöyle buyuruyor: “Ayetten anlaşıldığına göre, dinsel konular bağlamında cahillik, insanın kendisinden kaynaklanmayan bir kusurdan veya yetersizlikten ileri geliyorsa, bu insan, Allah katında mazurdur. Bu konuyu şöyle açıklayabiliriz: Yüce Allah, dini bilmemeyi ve dinsel şiarları egemen kılmaktan alıkonmanın her türlüsünü, ilâhî affın kapsamına girmeyen zulüm olarak nitelendiriyor. Sonra mustazafları, (zayıf bırakılmışları) bu genellemenin dışında tutup, zayıf bırakıldıkları için de mazeretlerini kabul ettiğini belirtiyor. Ardından onları, başkalarını da kuşatacak bir nitelikle yani, karşılaştıkları engeli kendilerinden defedecek imkânı bulamamak ve hiçbir çareye güç yetirememek vasfıyla tanımlıyor.

Bu anlam, etrafı kuşatılmış bir yerde tutulan ve bu nedenle dini bilen, dinin ayrıntılarından haberdar olan bir âlim bulunmadığı için dinsel bilgileri öğrenemeyen ya da bu bilgilere sahip olduğu hâlde dayanılmaz ağır işkencelerden dolayı onları pratiğe dökmenin bir yolunu bulamayan, bunun yanında düşünce zayıflığı, hastalık, bedensel noksanlık veya malî yetersizlik gibi bir olumsuzluk yüzünden, bulunduğu yerden çıkamayan, İslâm yurduna hicret edip Müslümanlara katılamayan bir kimse için geçerli olduğu gibi, zeka ve bilgisi dinsel bilgiler bağlamında sabit gerçekleri kavrayamayan, düşünsel olarak hakka ulaşamayan, hakka karşı inatçı, burun kıvırıcı bir tavrı kesinlikle söz konusu olmadığı ve hatta hakkın net bir şekilde önüne konulması durumunda ona kesinlikle tâbi olacağı hâlde bir takım etkenler yüzünden hakkı algılayamayan bir kimse için de geçerlidir.[4]

Elbette, bu açıklama (“uyarılmadıkları” ifadesine), Kur’an’ın yukarıda belirtilen diğer temelleriyle uyumlu olarak nasihat ve uyarının onlara ulaşmadığı şeklinde mana verdiğimiz zaman geçerli olur.



[1] Safi, Mahmut b. İbrahim, El-Cedvel fi İ’rab-il Kur’an, c:22, s:291

[2] Tabersi, Ebu Ali Fazıl b. Hasan, Cevami-ul Cami’, c:3, s:131, Müessese-i Neşr-i İslami Havza-yı İlmiye-yi Kum, 1422(h.k.)

[3] El-Arusi-yil Huveyzi, Abduali b. Cem’, Nur-us Sakaleyn, c:4, s:370, Müessese-i Metbuati-i İsmailiyan 

[4] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan Tercümesi, c:5, s:79

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Guslün felsefesi nedir?
    6702 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/16
    Cenabet guslünün felsefesi, nefsin cenabetten temizlenmesi ve arındırılması ve de bedenden pislik ve kiri gidermektir; zira cenabet tüm bedenden çıkar. Bu yüzden insanın tüm bedeni temizlemesi farz olur. Bilginlerin araştırmalarına göre, insan bedeninde tüm beden faaliyetlerini kontrol eden iki bitkisel sinir sistemi mevcuttur. Bazen bedende bu dengeyi ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11152 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Tahtel Hanekten (Çene altı)Maksat nedir?
    7572 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/10/09
    Namaz esnasında (sarığın bir ucuyla) çene altını bağlamanın sünnet olduğu hakkında her hangi bir rivayet elimizde yoktur. Sadece şeyh Saduk “Men la Yahdurul-Fakih” adlı kitabında bu amelin meşhur oluşunu kendi şeyh ve üstatlarına nisbetlendirmiş. Ama yolculukta veya her hangi bir ihtiyacı gidermek peşinde olduğu esnada çene altını ...
  • Acaba evliliğin kendine özgü şartları varmı?
    3594 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/30
    İslam dinine göre geçici ve daimi evliliğin kendine özgü şartları bulunmaktadır. Bu şartlar şunlardır: Nikah akdini okumak. Kadın ve erkeğin razı olması yeterli değildir. Bunun yanında nikah kastıyla nikah akdi okunmalıdır. Vacip olan ihtiyat nikah akdinin sahih arapcayla okunmasıdır. Eğer kadın ve erkeğin kendisi ...
  • Kabirde soru ve sual nasıldır ve gayri Müslimler için hangi şekildedir?
    13858 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Berzah sözlükte iki şey arasında yer alan perde ve engel anlamındadır. Istılahta ise Yüce Allah’ın dünya ve ahiret arasında karar kıldığı ve ölümden sonra insanın ilk menzili olan âleme denmektedir. Berzah âleminden kastedilen, kabir âlemidir; bu âlemde insan kıyamete dek özel bir tür yaşam sürecektir. Burada kabirden kastedilen şey ...
  • Şiiler Allah’ın Cebrail aracılığıyla İmam Ali’ye (a.s) vahiy yolladığına, lakin yanlışlıkla vahyin Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştığına inanmakta mıdırlar?
    11657 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Sorunuza vereceğimiz cevap bağlamında birkaç noktaya dikkat etmek gereklidir: A. Bir din ve mezhep araştırmacısı için gerekli olan en önemli şey ilk kaynaklardan istifade etmektir. B. Araştırmacının bir mezhep veya din hakkında ihtiyaç duyduğu bilgileri söz konusu mezhep veya dinin kaynaklarından alması gerekir.
  • Regaip gecesi veya Recep ayının diğer gecelerinde cemaat namazlarına katılmak mı daha faziletlidir yoksa namazları ferdi olarak yerine getirmek ve müstehap namazları kılmak mı?
    5523 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Bu konuda şu cevap taklit mercilerinin fetva bürolarından alındı:Ayetullah Uzma Hamenei:Her iki fazileti kazanmaya çalışabilirsiniz hem cemaat namazlarına katılın hem de müstehap namazları cemaatten sonra yerine getirin.Ayetullah Uzma Sistani: Cuma ve ...
  • Dövme yaptırmak haram mıdır?
    6661 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/22
    Ayetullah el-Uzma Hadevi Tahrani’nin cevabı:Bedene zararı yoksa, müstehcen şekiller olmazsa ve insanın şahsiyetini düşürmezse sakıncasızdır. ...
  • İmamları (a.s) ziyaret etme felsefesi nedir?
    8450 İslam Felsefesi 2011/05/21
    Saygı ve tazim etme eşliğinde herhangi bir şahıs veya şeye yönelik duyulan içsel bir temayül ve eğilime ziyaret denir. İnsanın hakikati ruhu olduğundan ve o da hiçbir zaman fani olmadığından, bir büyük şahsı öldükten sonra ziyaret eden bir insan gerçekte diri bir varlığı ziyaret etmiş, ona eğilim ve temayül ...
  • Kimler cennete girecek?
    13665 Eski Kelam İlmi 2009/06/16
    Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerini incelediğimizde cennetin Allah'ın kesin vaadi olduğu, muttakilerin, mü'minlerin, Allah ve Resulünün (s.a.a) emirne itaat edenlerin oraya gideceği anlaşılmaktadır. Böyle biri gerçek manada saadete ve kurtuluşa erenlerin sınıfında olacaktır.Allah ve Resulünün (s.a.a) emirlerinden biri veliyy-i emre itaat, imamı tanımak ve ...

En Çok Okunanlar