Gelişmiş Arama
Ziyaret
14565
Güncellenme Tarihi: 2013/08/26
Soru Özeti
Senetleri sahih olan Mütevatir-i Lafzi, Mütevatir-i Manevi ve Mütevatir-i İcmali hadis çeşitlerinin kuralı nedir?
Soru
1-Kaç tane hadisin senedi sahih olması gerekir ki ‘Mütevatir-i Lafzi’ olabilsin? 2-Kaç tane hadisin senedi sahih olması gerekir ki ‘Mütevatir-i Manevi’ olabilsin? 3-Kaç tane hadisin senedi sahih olması gerekir ki ‘Mütevatir-i İcmali’ olabilsin?
Kısa Cevap

Şii alimleri, bir haberin her tabakasında ki senet silsilesinde ravilerin sayısı ilime neden olacak ve rivayetin Masum’un (a.s) söylediğine yakin haddine ulaştıracak habere mütevatir hadis demekteler. Her tabakada yerine göre kişilerin sayısını farklı saymış ve ravilerin sayısı hakkında belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre ölçü sözün Masumdan çıktığını bilmek ve ona yakin etmektir. Bu açıdan bakıldığında lafzi, manevi ve icmali mütevatir arasında bir fark yoktur.

 

Ancak mütevetir-i lafzi, rivayetlerin sözlerinin aynı olması, mütevatir-i manevi rivayetlerin sözlerinin farklı ama manasının aynı olması, mütevatir-i icmali ise manasının genişlik ve darlığı bakımından birbirlerinden farklı, ama ortak yönlerinin olduğu rivayetlere denir.

 

Ehl-i Sünnet alimleri ise mütevatir hadis ravilerinin sayısı hakkında değişik görüşlere sahiptirler. Örneğin mütevatir hadis için en az 4 kişiden, en fazla 313 kişiye kadar sayı söyleyenler vardır.

 

Ayrıntılı Cevap

Hadisler, her tabakadaki ‘ravilerin sayısı’na göre ‘mütevatir’ ve ‘vahid’ diye ikiye ayrılır. Mütevatir kelimesinin kökü ‘Vetr’ olup ‘bir’ manasına gelmektedir. ‘Tevatür’ ise peş peşe veya birbiri ardına gelen demektir. Nitekim ‘Sonra birbiri ardınca peygamberlerimizi gönderdik.’[1] ayet-i kerimesinde ‘birbiri ardınca’ manasına gelen ‘Tetra’ kelimesi kullanılmıştır.[2]

 

Rivayet-i Mütevatir ıstılahta ‘’Her tabakadaki raviler silsilesi öyle bir hadde olmalıdır ki, normal olarak yalan üzerine anlaşmaları imkansız olmalı ve verdikleri haber bilgi vermelidir.’[3] demektir.

 

Mütevatir rivayetler her ne kadar az olsa da genellikle muhteva bildirir ve önemli bir haberdir. Örneğin, Ğadir rivayetini sadece sahabe tabakasında 100’den fazla kişi rivayet etmiştir.

 

Mütevatir Haberin Kısımları

 

Mütevatir, bir açıdan bakıldığında ‘Lafzi ve Manevi’ diye ikiye ayrılır.

 

Mütevatir-i Lafzi, bütün ravilerin haberi aynı sözlerle naklettikleri rivayete denir.[4] Örneğin: ‘Kim benim adıma bilerek yalan söylerse yeri ateşle dolacaktır.’[5] hadisini kırk ile altmış arasında sahabe nakletmiştir.[6]

 

Mütevatir-i Manevi ise bütün ravilerin ibareleri değişik ama içeriği aynı olarak verdikleri habere denir ve manada tazammüni (içerdiği mana) ve iltizami (mananın zorunlu olarak gerektirdiği şey) delaletin uyumu olarak kabul edilmelidir.[7]

 

Mütevatir hadis için ‘tevatür-ü tefsili’ ve ‘tevatür-ü icmali’ diye başka bir kısımlandırma daha yapılmıştır. Tevatür-i tefsili, manevi ve lafzi tevatürü içermektedir. Ama tevatür-i icmali bir konuda birkaç rivayet geldiğinde ve delalet yönünden eşit olmayan, ama hepsinden birinin kesinlikle söylendiği anlaşılan ortak yönleri olan rivayetlere denir. Haber-i Vahid’in hüccet olduğunu söyleyen rivayetler bu türdendir.[8]

 

Haber-i Vahid ise, bütün tabakalarda tevatür haddine ulaşmayan rivayetlere denir.[9] Böyle rivayetler yalnız başlarına ilim vermezler. Başka karinelerin yardımıyla hüccet olurlar. Bu yüzden bir rivayet birkaç tabakada tevatüre ulaşır, ama bir tabakada ulaşmazsa mütevatir olmayacak bunun yerine haber-i vahid olacaktır. Zira sonuç öncüllerin zayıf olanına bağlıdır.

 

Ravilerin sayısının ne kadar olacağı konusunda Şii alimleri belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre tevatürün ölçüsü onun insanı ilime ulaştırmasıdır. Ravilerinin sayısı senet silsilesinin her tabakasında ilim veren ve rivayetin İmamın (a.s) söylediğine yakin edilen hadde olan habere mütevatir hadis demekteler. Ayrıca yalan üzerine anlaşmaları imkansız olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında onlara göre lafzi, manevi veya icmali mütevatirler arasında fark yoktur.

 

Oysa Ehl-i Sünnet alimlerine göre mütevatir haberde ravilerin belli bir sayıda olması şart koşulmuştur. Ama bu sayısının ne kadar olacağı konusundaki görüşleri farklıdır. Aşağıda o görüşleri getiriyoruz:

 

1-Kadı Ebubekr Baklani’nin görüşü: Ravilerin sayısı en az 4 kişi olmalıdır.

 

2-İstahri’nin görüşü: Ravilerin sayısı en az 10 kişi olmalıdır.

 

3-Bir grup Sünni alimin görüşü: Ravilerin sayısı en az 12 kişi olmalıdır (Benî İsrail eminlerinin sayısı kadar).

 

4-Ebu Huzeyl Allaf’ın görüşü: Ravilerin sayısı en az 20 kişi olmalıdır.

 

5-Bir başka görüş: Ravilerin sayısı en az 40 kişi olmalıdır.       

 

6- Bir başka grubun görüşü: Ravilerin sayısı en az 70 kişi olmalıdır.

 

7-Son görüşte şudur: Ravilerin sayısı en az Bedir savaşındakilerin sayısı olan 313 kişi olmalıdır.     [10]


 

[1] -Müminun/44

[2] -Rağıb-i İsfahani, Müfredat-u Elfaz-il Kur’an, s.853.

[3] -Abdullah Mamakani, Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.89-90; Şehid-i Sani, er-Riaye Fi İlm-id Diraye, s.28.

[4] -Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.115.

[5] -Şeyh Kuleyni, Kafi, c.1, s.62.

[6] -er-Riaye Fi İlm-id Diraye, s.29.

[7] -Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.115.

[8] -Seyid Rıza Müeddep, İlm-ud Diraye Tatbiki, s.37; Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.115.

[9] -Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.125; Şehid-i Sani, er-Riaye Fi İlm-id Diraye, s.29.

[10] -Cafer Subhani, Usul-u Hadis ve Ahkamuhu, s.25-35, Müesseset-ün Neşr-il İslami, h.k.1420

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Eğer bir kimse kendi kesilmiş elinin diyetini talep ediyorsa ve bu kişi zina suçundan dolayı recme mahkûm edilmiş ve recim edilmeden önce vefat ederse onun kesilmiş elinin diyeti yine elini kesenin üzerinde vacip midir?
    5092 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Söz konusu soru birkaç taklidi merci defterine gönderildi bu defterlerce verilmiş olan cevaplar şöyledir: Ayetullahe'l-uzma MEKARİMİ ŞİRAZİ'NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Evet, diyetini varislerine vermelidir.Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ'NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Diyet sabittir. Recim ile ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    119040 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • Uykuda ve baygınlıkta ruhun faaliyetleri farklı mıdır?
    17171 İslam Felsefesi 2010/08/15
    Uyanıkken ruhla beden arasındaki tepkileşim, uykudakinden tamamen farklıdır. Bu yüzden İslami öğretilerde uykuya ölümün kardeşi denmiştir. Bilimin uyku sırasında ruhla beden arasındaki değişken ilişki hakkında bilgisi yoksada uyku sırasında baş gösteren bazı bedensel değişiklikleri keşfedebilmiştir. Labaratuvar çalışmalarına göre insanın ...
  • Kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ve bu kartların nakit paraya çevrilmesinin hükmü nedir?
    5584 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Sorunuzun cevabını Ayetullah Hamenei’nin kalemi şu şekilde cevaplamıştır: Hesapta olan ve alışveriş yaparken ödediğiniz miktarın bir sakıncası yoktur. Ama hesabınızda karşılığı olmadan size kredi hesabı olarak verilen miktar; eğer borç şeklindeyse ve ona faiz geliyorsa, borcun kendisi sahih ama fazlası faiz sayılmaktadır ve haramdır. ...
  • İmam Sadık’ın (a.s) buyurduğu: ‘İlimin 25 harfi İmam Zaman (a.f) zuhur ettiğinde ortaya çıkacaktır.’ sözünden maksat nedir?
    9841 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/18
    İmam Zaman’ın (a.f) zuhurunda ortaya çıkacak önemli meselelerden biri maddi ve manevi ilimlerin gelişmesidir. Gerek sorudaki rivayette, gerekse başka rivayetlerde o dönemde ilim en yüksek seviyesine çıkacağı belirtilmiştir.Dikkat etmek gerekir ki bu rivayet ve diğer rivayetler bütün insanların 27 harfi hemen öğreneceklerini söylemiyorlar. ...
  • Anne ve Babaya karşı çocukların vazifeleri nelerdir?
    19139 Pratik Ahlak 2011/07/04
    Anne ve babanın (valideyn) hukukuna riayet edilmesi çok önemli bir konudur. Bu konu o kadar önemlidir ki kur’anı kerimin birkaç ayetinde Allaha şirk koşulması nehiy edildikten hemen sonra anne babanın hukukuna riayet edilmesine dikkat çekilmiş ve buna yönelik emir verilmiştir. Hadislerde de bu konu en faziletli ...
  • Ahbaricileri nasıl cevaplandırmalıyız?
    5802 Eski Kelam İlmi 2012/08/01
    Ahbariciliğin mebnasını iki kısma ayırabiliriz: Birincisi epistemolojiktir. Diğeri dini öğretileri elde etmek için takip edilen yöntem problemidir. Epistemolojik bağlamda ahbariler dini öğretileri elde etmek için kabul gördükleri tek bilgi kaynağı rivayetlerdir. Ahbariler “kütübi arb’ada”; dört kitapta (Şianın rivayetler bazında kabul gördükleri dört kaynak kitap) zikredilen tüm rivayetler ...
  • Peygamber (s.a.a) zamanında ve Peygamber (s.a.a)’den önce kadınların tesettürü nasıldı?
    11760 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/29
    Bazen tesettür kelimesi yerine hicap kelimesi kullanılmaktadır; hicap sözlükte; perde, örtü ve iki şey arasındaki engel ve ayırıcı anlamına gelmektedir. Tabi müfessirlerin ve araştırmacıların söylediği gibi, hicap kelimesinin kadınların örtüsü anlamında kullanılması günümüzde ortaya çıkmıştır, yani yeni bir terimdir. Geçmişte, özellikle fakihlerin kullandığı kelime, ...
  • Zaman nedir? İnsan tarafından kontrol edilebilir mi?
    12988 İslam Felsefesi 2011/11/22
    Filozofların önemsedikleri ve görüş ayrılığına düştükleri felsefî önemli konulardan birisi zaman meselesidir. Zaman hakkında değişik teoriler öne sürülmüştür. Meşhur filozoflar şöyle demektedir: Zaman hareketin miktarıdır, müstakar olmayan bir varlıktır ve hareketle vardır. Hareket onu taşır. Molla Sadra şöyle der: Zaman hareketin miktarıdır ve hareket etmeleri açısından hareket eden şeylerin ...
  • Kadın evladına süt vermeden dolayı kocasından ücret talep edebilir mi?
    5429 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Şu noktaya dikkat etmek zorunludur: İslam’da fıkhî hükümler ve ahlakî usuller birbirini tamamlar ve aralarında hiçbir ayrılık ve uyuşmazlık bulunmaz.[1] Bundan dolayı fertlerin hakkı sıfatıyla bazı hükümler ispatlanmış olsa da ve yükümlü bu haktan fıkhî bir hüküm sıfatıyla istifade edebilse de, dinsel öğretilerde ahlakî ...

En Çok Okunanlar