Gelişmiş Arama
Ziyaret
11502
Güncellenme Tarihi: 2012/04/09
Soru Özeti
Mahşer yeri nasıl bir yerdir?
Soru
Mahşer yeri nasıl bir yerdir?
Kısa Cevap

Kıyametin varlıksal mertebesi, nasıl tabiat âleminden ve dünyadan farklıysa ve dünyevi cismin parçalarındaki var olan değişimler, kıyametin varlığıyla farklılık arz ediyorsa, mahşer veya kıyamet yeri de tözsel varlık yönüyle yeryüzünden farklılık arz eder. Bu sebepten ötürü cismani dirilişi kabul eden kimseler şöyle demişlerdir: Parçalardan ve zıtlardan oluşan ve yoğunlukla iç içe olan bu tabiat âlemindeki insanın bedensel unsurları kıyamet gününde nurani ve bizzat canlı; bekaya mahkûm ve fesattan, hastalık ilintileri ve benzeri şeylerden uzak bir surette yaratılacaktır. Yani asli ve gayri asli parçalardan oluşan insanın, yalnızca asli parçası diriltilecektir. Bu açıklamayla, insanın yaratılacağı mekânın da o âlemle uyum içinde olacağı aydınlığa kavuşur. Yani mekân da diğer varlıkların tamamında olduğu gibi tekâmül seyrini izleyecek ve ilk yaratılışından itibaren zıtlıkların tamamından mekân suretinde temizlenip boşalacak ve kendi yoğunluğunun dışına çıkacak ve insanların tamamı böyle bir mekân üzerinde yaratılacaklardır. Rivayette geldiği gibi kıyamet mekânında insanı saklayacak bir yapı yoktur ve gözün görmesine engel olacak alçak ve yüksek hiçbir yapıya rastlanmaz; bir damla kanın bile dökülmediği ve hiçbir günahın işlenmediği gümüş beyazlığında bir yerdir.

Ayrıntılı Cevap

Mahşer yeri Ayeti Kerime’de zikredildiği gibi: Yeryüzünün bu yer ve göğün dışında bir şeye dönüştürüldüğü zaman…mahşer yeri bu yeryüzünden farklıdır. Allame Tabatabai (r.a) İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahiy etmiştir.”[1] Ayet’inin tefsirinde şöyle diyor: Senin Rabbin yere vahyetmesi ve neler olup bittiğini haber vermesini emretmesi sebebiyle yer dile gelecektir. O halde buradan yerinde şuurunun olduğu ve olup biten her şeyi anladığı; hayır ve şerri ayırıp tanıklık günü için tahammül ettiği ve kendisine konuşma izni verilecek kıyamet gününde olup biten her şeyden haber vereceği anlaşılmaktadır. Ve Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler.[2] Aynı şekildeDerileri de der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.”[3] Ayetlerinden her ne kadar biz varlıkların yaşam şeklinden habersiz olsak da hayat ve şuurun varlıkların tamamında geçerli olduğu anlaşılmaktadır.[4]

Diğer taraftan, bu âlemdeki varlıkların tamamı hareket halindedir ve kendi mutlak kemaline ulaşacağı güne kadar hareket ve tekâmül seyrine devam edecektir. Kuvvetten fiile doğru tekâmül seyri, varlık parçalarının tamamına hâkimdir ve gök ve yer de bunlar arasındadır. Bu ve yukarıdaki konu, yeryüzünün de tekâmül seyrine sahip olduğu hakikatini göstermektedir. Parçalardan ve zıtlardan oluşan ve yoğunlukla iç içe olan bu tabiat âlemindeki cismani dirilişte ispat edildiği gibi; insanın bedensel unsurları kıyamet gününde nurani ve bizzat canlı; bekaya mahkûm ve fesattan, hastalık ilintileri ve benzeri şeylerden uzak bir surette yaratılacaktır. Yani asli ve gayri asli parçalardan oluşan insanın yalnızca asli parçası diriltilecektir.[5] Bu açıklamayla, insanın yaratılacağı mekânın da o âlemle uyum içinde olacağı aydınlığa kavuşur. Yani mekân da diğer varlıkların tamamında olduğu gibi tekâmül seyrini izleyecek ve ilk yaratılışından itibaren[6] zıtlıkların tamamından mekân suretinde temizlenip boşalarak kendi yoğunluğunun dışına çıkacak ve ayette geldiği gibi insanların amellerine tanıklık edecektir. Kıyamet ismindeki o âlemin varlık mertebelerinin seyri, varlıksal mertebenin en yücesidir ve bu mertebede, fazla parçaların varlığı ve yoğunluğu söz konusu değildir. Sonuçta kıyamet âlemi, tabiat âleminin varlıksal kemali ve bu âlemin düzeni olacaktır. Başka bir ifadeyle “tözsel varlık”, her iki âlemin ayırıcısıdır ve bu açıdan tabiat âlimi ve dünya filizlenme, ahiret âlemi ise hayat, idrak, şuur sahibi olacak başka bir varlığın meyvesi mesabesindedir.[7]

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar kıyamet günü bembeyaz ve tertemiz yeryüzünde diriltileceklerdir ve orada hiç kimse için bir alamet yoktur.”[8]Yani insanı örtecek bir yapı yoktur ve gözün görmesinin engelleyecek alçaltı ve yükseltiye rastlanmaz. O yerin dünya yeri gibi olduğu düşünülmemelidir, aksine sadece isimleri aynıdır. İbni Abbas şöyle der: “Orada ağaçlar, dağlar, dereler ve orda olan her şey yok olacak ve “Çermi Ukkaz”[9] gibi geniş olacaktır”. İnsanların diriltileceği o yer, kanın dökülmediği ve hiçbir günahın işlenmediği gümüş beyazlığında bir yerdir. O halde güneşi, ayı ve yıldızlarının olduğu gökyüzü ortadan kalkacaktır.[10]

 

 


[1] Zilzal Suresi, 4 ve 5.

[2] İsra Suresi, 44.

[3] Fussilet Surei, 21.

[4] Allame Tabatabai (r.a), Tefsiru’l mizan, Kum: y. Defteri İntişarati İslami Camieyi Müderrisini Hozeyi İlmyeyi Kum, 1417 k,  c. 20, s. 342.

[5] Bakınız: 14414 (site: 14773) meadi cismani ve âdemi iadei eczai fazliye.

[6] Muhammed Şucai, “Mead ya bazgeşti be suyi huda, Şirketi sehamiyi intizar, Bi ca, Payiz 1362, s. 72.

[7] Seyit Muhammed Hamedani, Dırahşani pertuyi ez Usulü Kafi, Kum: Çaphaneyi İlmiyeyi Kum, y. 1363 ş, c. 4, s.

[8] Sahihi Müslim, c. 8, s. 127; Sahihi Buhari, c. 8, s. 135, Molla Muhsin Feyzi Kaşani’nin nakli, “El-Muhaccetü’l Beyza fi Tezhibu’l İhya”, Tashih ve ta’lik Ali Ekber Ğaffari, Kum: Müesseseyi İntişarati İslami Cameayi Müderrisin, çapı çaharum, y. 1417 h. k, c. 8, s. 322.

[9] Ukkaz; Mekke de Arapların her yıl toplanarak bir ay kaldıkları ve ticaret yapıp şiir okudukları ve birilerini başka birilerine karşı övdükleri pazar yerinin ismidir.

[10] Molla Muhsin Feyzi Kaşani, El-Muhaccetü’l Beyza fi Tezhibi’l İhya, Tashis ve ta’lik Ali Ekber Ğaffari, baskı, 4, Kum: Müesseseyi İntişarati İslami Camiayı Müderrisin, çapı çaharum, y. 1417 h. ş,c. 8, s. 322.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • “Abdullah b. Cafer”in kabri Medine’de mi yoksa Dımışk’ta mıdır?
    6819 تاريخ بزرگان 2012/03/10
    Hz. Zeynep (s.a)’in eşi Abdullah b. Cafer’in kabrinin yeri konusunda iki görüş vardır: 1. Medine’de ve Baki mezarlığındadır. 2. Şam’da ve Babu’s Sağir mezarlığındadır. Muteber tarih kaynaklarını ve bu konuda tarihçilerin ortaya koyduğu sözlerini dikkate alarak birinci söz, yani onun kabrinin Baki mezarlığında olması daha ...
  • ilahi yakınlığın (kurb) anlamı nedir? Kısımları nelerdir? Nasıl elde ediliyor.
    16162 Pratik İrfan 2010/12/14
    kurb lügatte; bir şeyin başka bir şeye yakınlığı anlamındadır. Bu yakınlık bazen mekânsal, bazen de zamansaldır. Bu nedenle yakınlık, ya mekânsaldır veya zamansal. Geleneksel ve genel örfte yakınlılık (kurb) başka bir anlamda da kullanılıyor. Oda şudur ki; bir kimsenin başka birisinin yanında değerli olmak ve ...
  • Acaba peygamberin (s.a.a) veya imamın (a.s.) gölgesi var mıydı? Bu hususta nakledilen hadislerin doğruluk payı ne kadar?
    25110 Eski Kelam İlmi 2011/07/20
    Peygamberin (s.a.a.) gölgesi var mıydı yok muydu meselesi akli bir mesele değildir. Dolayısıyla akla dayanarak bu konuda hüküm veremeyiz. Buna binaen akli olarak ne peygamberin (s.a.a.) gölgesi vardı şeklinde ne yoktu şeklinde hüküm edemeyiz. Bu konuda itimat edebilecek ve dayanabileceğimiz tek kaynak nakil ve hadis içerikli kaynaklardır. Hadis içerikli olup ...
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    2777 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Kendi şer’i vazifelerine karşı kayıtsız olan anne ve babanın oruç ve namazının karşısında oğlunun vazifesi nedir?
    5855 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/21
    Fıkıhçıların çoğuna göre Babanın yerine getirmediği oruç ve namazının kazası en büyük oğlanının üzerinde farzdır. Yani babanın vefatından sonra kazaya kalmış namaz ve orucunu ya büyük oğlu bizatihi kendisi veya başka birisini kiralayarak yerine getirmesi gerekir. Elbette taklidi mercilerin bir kısmı da anne ve baba yani her ...
  • Dövme abdest, gusül ve hac amellerini yerine getirmek için bir sakınca yaratır mı?
    10039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Taklit mercilerinin çoğu dövme hakkında şöyle buyurmuştur: Eğer dövme salt renk olursa veya derinin altında bulunursa ve deri üstünde suyun ulaşmasını engelleyen bir şey olmazsa abdest, gusül ve namaz doğrudur.[1] Eğer deri üstünde engel bulunursa ve deriye suyun ulaşmasını engelleyecek ...
  • imamların makamı enbiyaların makamindan daha mi üstün?
    13528 Eski Kelam İlmi 2011/02/14
    İmamların ilmi makamları nebilerinkinden daha üstün olduğu meselesi birçok rivayetlerde konu edilmiş. Bunun asıl delili imamların (a.s.) nurani olan batini boyutlarının peygamber (s.a.a.) ile bir olmalarıdır. Peygamber (s.a.a.) diğer peygamberlerden üstün olduğu gibi, bu kaynaktan yararlanan imamların ilmi makamı da diğer tüm peygamberlerden ...
  • Yolculuk, seferî namaz ve şehrin sonunun sınır ve ölçüsünü açıklar mısınız?
    6909 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Büyük taklit mercileri bu sorunun yanıtında şöyle buyurmuşlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun):1. Sekiz fersah olan yoldan oraya gitmek isterseniz, namazınızı seferî kılmalısınız ve sekiz fersah olmayan yoldan giderseniz tam kılmalısınız.
  • Eş, evlatlara karşı güzel davranmak onların bunu kötü kullanmalarına neden olmaz mı?
    7177 Pratik Ahlak 2011/03/02
    Evvela, yüce İslam dini eş, evlat ve öğrenci gibi tüm toplum fertlerine karşı güzel bir ahlak ve hoş bir tutum gösterilmesinin taraftarıdır. Bu yüzden Kur’an ayetleri ve masumların (a.s) rivayetlerinde güzel davranış emredilmiştir. İkinci olarak, Ehli Beytin (a.s) buyruklarına dikkat etmek suretiyle davranışta esas olan güzel ...
  • Ahit duası senet ve metin olarak teyit edilir özellikte midir?
    10982 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/08/13
    Gıyap döneminde okunan ve derin bir içeriği bulunan dualardan birisi Ahit Duasıdır. Bu duayı Allame Meclisi Biharu’l-Envar’da üç bölümde aktarmış ve bunun iki bölümünün senedini de belirtmiştir. Her ne kadar Ahit Duasının çoğu ravileri Şia’nın büyük şahsiyetleri ve fakihlerinden sayılsa da onlar arasında açık bir duruma sahip ...

En Çok Okunanlar