Gelişmiş Arama
Ziyaret
6182
Güncellenme Tarihi: 2008/05/19
Soru Özeti
Kur’an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir?
Soru
Kur’an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir?
Kısa Cevap

Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere dayanarak arş ve kürsî için değişik anlamlar ifade etmişlerdir. Bazıları arş ve kürsînin iki farklı kelime ama manalarının bir olduğunu söylemiş ve bundan maksadın kinaye yoluyla Allah'ın âlemi idare etmesidir demişlerdir. Fakat bazı âlimler ise şu anlamları söylemişlerdir:

1. Kürsîden maksat yüce Allah'ın ilmidir, yani Allah-ı Teala'nın ilmi yeryüzü ve gökyüzünde bulunan her şeyi kapsamaktadır ve hiçbir şey onun bilgisi dışında değildir.

2. Arş ve kürsîden maksat yüce Allah'ın hükümranlığı ve âlemin idaresine olan hâkimiyetidir. Kürsî, Allah'ın madde âlemine olan hâkimiyeti örneğin yeryüzü, yıldızlar, gezegenler, samanyolları. Arş ise, Allah'ın madde ötesi âleme yani ruhlar ve melekler âlemine hâkimiyetidir.

3. Arş özel ve gerçek bir varlıktır, bundan maksat kesinlikle benzetme değildir. Kürsî ise, yer ve gökyüzünden çok daha geniş olan ve her taraftan kuşatandır.

4. Arş bazı ayetlerde gerçek bir varlık manasında ve bazı ayetlerde ise benzetme / kinaye anlamında kullanılmıştır.

Ayrıntılı Cevap

Arşın sözlük manası tahttır,[1] Arş, hükümdarların üzerinde oturdukları taht demektir. Bu kelime, kimi zaman kinaye yolu ile hükümdarlık makamı anlamında kullanılır. Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde bu kelime hakkında şu açıklamayı yapıyor:

"Arş, aslında üstü örtülü ve gölgelikli şey demektir. Çoğulu "urûş"dur. Bazılarına göre arş, en üstteki felek ve kürsî de yıldızlar feleğidir. Bu görüşü ileri sürenler, Peygamberimizin (s.a.a), 'Yedi gök ve yedi yer, kürsîye nispetle uçsuz bucaksız bir çöle atılmış bir halka gibidir. Arşın yanında kürsî de öyledir.' şeklindeki hadisini delil göstermişlerdir."[2]

Öteden beri yerleşmiş olan geleneğe göre, toplumların önderleri, liderleri, hükümdarları özel oturma yerlerine sahiptirler. Bunlarla, sıradan halktan ayrılırlar. Minderler ve koltuk yastıkları gibi. Bu ayırımcılık, sonunda sedirlerin ve tahtların icat edilmesine vardı, hükümdarlar için arş yapıldı ki bu, en yüce, en yüksek oturma yeridir ve hükümdarlara mahsustur. Böylece taht ve egemenlik birbirinden ayrılmaz oldu. Sonuçta, taht denince hemen akla egemenlik geldiği için taht (arş), egemenlik anlamını taşıyan ve saltanat makamını simgeleyen bir kelime oldu. Ülkenin yönetimi ile ilgili bütün yetkilerin dizginleri buraya varıp dayanır, burada birleşir.

Kürsî ise; taht, ilim, mülk, Allah'ın kudreti ve onun idaresi anlamlarındadır.[3]

Kuran-ı Kerim'de yeryüzü, gökyüzü ve bu ikisinin arasında bulunan varlıklar dışında iki varlık için arş ve kürsî kavramları kullanılmıştır. Kuran müfessirleri, bu iki kavramdan maksadın ne olduğu hususunda ayet ve rivayetlere dayanarak değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Onlardan bazıları şöyledir:

Bir grup âlime göre; arş ve kürsî iki farklı kelimedir ama manaları birdir ve maksat kinaye yoluyla Allah'ın âlemi idare etmesi, her şeyin onun isteği ve izni doğrultusunda hareket etmesidir.[4]

Arş kelimesi Kuran'da dört yerde taht manasında kullanılmıştır: Yusuf suresi ayet 100 ve Nahl suresinin 23,38,42. ayetlerinde. Allah'ın arşı manasında ise 21 yerde geçmiştir ki genellikle istiaridir, nitekim arş kelimesi Kuran'ın en önemli müteşabih ayetlerinden biridir. Bu ayetlerde gecen ilahi arştan maksadın ne olduğu hakkında ihtimaller şunlardır:

1. Arştan maksat Allah'ın saltanat ve âlemi idare makamıdır, bunu da özellikle ayetlerde arş kelimesinden sonra tedbir yahut ona benzer kelimelerin kullanılmasından anlamaktayız. Örneğin Yunus suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulmuştur: "Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'tır."[5]

2. Bir diğer ihtimal ise, arştan maksadın gerçek ve özel bir varlık olduğunudur. Nitekim Tevbe suresinin son ayetinde şöyle geçmiştir: "O yüce Arş'ın sahibidir."[6] Görüldüğü gibi ayetin zahirinden de anlaşılan arşın bir varlık olduğu ve Allah'ın da onun rabbi olduğudur.

3. Arşın ne olduğu hakkında söylenen üçüncü açıklama; bu iki ihtimalin toplamıdır. Yani bazı ayetlerde arştan maksat gerçek bir varlık bazı ayetlerde ise Allah'ın idaresi kinaye yoluyla kastedilmiştir.[7]

Allame Tabatabai arş hakkında şunları yazmaktadır: Arş dışta olan hakikatlerden bir hakikattir. "Sonra arşa istiva etti" ayetinde yüce Allah'ın âlemin idaresini kapsadığı anlatıldığı gibi, bir diğer hakikat olan; âlemdeki tüm idare orada toplanmış ve her şey oradan kontrol edilmektedir gerçeğine de değinilmektedir. Ayrıca arşın hakiki bir varlık olduğu; Muminun:7,Hakke:17 ve Zümer:74'ten de anlaşılmaktadır.[8]

Masumlardan nakledilen bazı rivayetlerde, arşın gerçek bir varlık olduğu ve meleklerinde onu taşıdığı bildirilmektedir. İmam Sadık'a (a.s) arş ve kürsînin ne olduğu soruldu, İmam şöyle buyurdular: "Arşın birçok sıfat ve özelliği bulunmaktadır, Kuran'ın hangi ayetinde arş kelimesi kullanılmışsa onunla alakalı olan sıfat kullanılmıştır. Örneğin: "O yüce Arş'ın sahibidir" Ayetindeki yüce arştan maksat büyük ve yüce mülktür yahut "Rahman arşa istiva etti" ayetinden maksat da Allah'ın tüm mülküne ihata etmesi ve her şeyin niteliğini bilmesidir. Bu kelime kürsî ile birlikte kullanılacak olsa, kürsînin anlamının dışında bir anlam kazanacaktır. Zira arş ve kürsî gaybın iki büyük kapısıdır, ikisi de bizzat gaybdırlar ve gayb olmakta eşittirler. Şu farkla ki kürsî gaybın zahiri kapısıdır; her şeyin oluşumu ve doğuşu o kapıdandır, lakin arş gaybın batini kapısıdır yani oluşan varlıkların niteliğinin bilinmesi, sınır ve mekânlarının belirlenmesi, taktirleri, irade sıfatları ve tüm varlıkların başlangıcı-sonucunun bilinmesinin hepsi o kapıdandır."[9]Allah Resulünden (s.a.a) arş hakkında şöyle rivayet edilmiştir: "Güneş, ay ve yıldızlar yüce Allah'ın arşının ışığından yaratılmışlardır."[10]

Kürsîden maksadın ne olduğuna gelince:

Bu kelime Kuran-ı Kerim'de sadece bir defa kullanılmıştır, Bakara suresinde şöyle buyruluyor: "…O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır…"[11] Bu ayete gecen kürsîden maksadın ne olduğu hakkında âlimlerin farklı görüşleri bulunmaktadır:

1.Kürsî bölge ve hükümet demektir ki maksat Allah'ın hâkimiyetidir. Yani Allah her şeye hâkimdir, hiçbir şey onun hükümetinin ve hâkimiyetinin dışında değildir, dolayısıyla madde âleminde görülen her şey yüce Allah'ın kürsüsüdür.[12]

2. Kürsîden maksat Allah'ın bilgisinin ulaştığı yerlerdir. Yani Allah'ın bilgisi tüm yeryüzünü ve gökyüzünü kapsamaktadır, hiçbir şey onun bilgisinin dışında değildir.[13]

Bu görüş, İmam Sadık'tan (a.s) nakledilen rivayet ile de uyuşmaktadır. İmama: : "…O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır…" ayetinden maksat nedir, diye sorulduğunda İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın ilmidir."[14] Yine İmam Sadık (a.s) kürsî hakkında buyurmuştur: "Kürsî yüce Allah'ın özel ilmidir ki hiç kimse hatta peygamberler bile onun ne olduğunu bilmezler."[15]

3. Kürsî tüm yeryüzü ve gökyüzünden daha büyük olan ve her şeyi içine alan özel bir varlıktır.

Numune tefsirinin yazarlarına göre; bu üç ihtimal birbiriyle çelişmemekte ve her üçünü de kabul edebiliriz. Yani yüce Allah her şeyin hâkimi ve her şeyi bilendir.[16]



[1] Abdulkerim Safipur, Muntahal İrb, c.3/4,Ayn harfi, s.1716.

[2] Ragıb İsfahani, Müfredat, Arş kelimesi.

[3] Abdulkerim Safipur, Muntahal İrb, c.3/4,kaf harfi, s.1090.

[4] M.Taki Misbah , Maarifi Kuran, c.1/3,s.248

[5] Yunus,3.

[6] Tevbe,129.

[7] M.Taki Misbah, Maarifi Kuran, c.1/3,s.249-250.

[8] Muradali Şems, Ba Allame Der el-Mizan, c:2,s:165-167.

[9] Şeyh Saduk, Tevhid, c:1,s:321-322.

[10] ed-Durrul-Mensur, c:3,s:477. Biharu'l-Envar, c:55,s:210.

[11] Bakara,255.

[12] Tefsir-i Numune, c:2,s:200-201.

[13] el-Mizan, c:2,s:513.

[14] et-Tevhid, s:327.

[15] Meaniu'l-Ahbar, c:1,s:29. Tefsir-i Burhan, c:1,s:240.

[16] Tefsir-i Numune, c:2,s:200-201.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Sürmeyle abdest veya gusül alınabilir mi?
    36349 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Abdest ve gusül alırken bedende, suyun deri ve uzuvlarına ulaşmasına engel olacak herhangi bir şeyin olmaması gerekir. Buna göre sürme, gözün içine çekilirse abdest ve guslün doğruluğuna zarar vermez. Ama gözün etrafına veya kaşlara çekilirse bakılmalıdır, abdest veya gusül uzuvlarına suyun ulaşmasına engel midir, değil midir?
  • Hayızlı kadın görünüşte namaz kılar gibi yapabilir mi?
    5413 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/21
    Sorunuzu taklit mercilerinin bürolarına yolladık. Elimize ulaşan cevaplar şunlardır:Hz. Ayetulah Hamanei’nin Bürosu: Caiz değildir; ancak emir ve vazife kastı olmaksızın kılabilir. Hz. Ayetulah Mekarim Şirazi’nin Bürosu: Sakıncasızdır.Hz. Ayetulah Mehdi ...
  • Kendi şer’i vazifelerine karşı kayıtsız olan anne ve babanın oruç ve namazının karşısında oğlunun vazifesi nedir?
    5854 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/21
    Fıkıhçıların çoğuna göre Babanın yerine getirmediği oruç ve namazının kazası en büyük oğlanının üzerinde farzdır. Yani babanın vefatından sonra kazaya kalmış namaz ve orucunu ya büyük oğlu bizatihi kendisi veya başka birisini kiralayarak yerine getirmesi gerekir. Elbette taklidi mercilerin bir kısmı da anne ve baba yani her ...
  • Gadir hum gününde Allah u Teâlâ Peygambere (a. s.), İmam Ali\'ye verilmesini emrettiği o tabuttan Maksat nedir?
    10096 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    Bu hadiste  ''tabut'' sözcüğü kullanılmaktadır. Kur'anı kerimde de şu cümleyle ''...En ye'etiyekumu't – tabut-u fihi es-sekinetun min rabbikum...'' bu tabuta işaret edilmiştir. Bu ayeti şerife "adata İsrail oğulları Talut'un Allah tarafından görevlendirildiğini Eşmuil peygamberleri tarafından açık bir dille kendilerine söylendiği halde onlar onun bu sözüne henüz ...
  • Neden Allah, kendisinden başkasına secde etmememizi emrediyor ama kendi emrini kendisi bozuyor?
    12168 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Allah’tan başkasına kulluk, kabul edilemez ve yasaktır. Bunun akabinde eğer secde de Allah’tan başkasına ibadetin nişanesi sayılırsa caiz değildir. Ama bu secde, Allah’ın emriyle ve çağrısına cevap unvanında bir insan karşısında ona ihtiram için olursa, haram sayılmamakla birlikte Allah’a karşı bir çeşit ibadet ve kulluk sayılır. Nasıl ...
  • Secde etmeden önce bedenin hangi kısmı ilk önce yere konulmalıdır?
    6233 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Namazın farzlarından olan secde, farz ve müstehap cüz ve şartlara sahiptir; bu cümleden olmak üzere secdenin müstehap amellerinden sayılan hususlar, erkeğin secde ederken ilk önce ellerini ve kadının ise ilk önce dizlerini yere koymasıdır.[1]
  • Başka gök cisimlerinde canlı varlıkların olduğu konusunda İslam’ın görüşü nedir?
    8750 Tefsir 2010/04/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Acaba taklidi merci olamayan bir kimseye humus ödenebilinir mi?
    5940 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    Bildiğiniz üzere bazı değerli mercilerin görüşüne göre kendi taklidi mercii olmayan bir başka mercie humus ödeyebilmek için sadece bazı prensipler dairesinde mümkündür. Söz konusu mercilerin değerli görüşleri aşağıda zikrediliyor: Eğer bir kimse imamın (a.f.) payını (humusu) taklit etmediği bir müçtehide vermek istiyor ise bir surette bu izin kendisine veriliyor. ...
  • Sabah ezanının bitimine kadar sahur yenilebilir mi?
    9092 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/04
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Mükellef fecrin doğduğunu bilir veya itminan ederse yemek yiyemez, ama itminan etmezse yemenin sakıncası yoktur. Ayetullah el-Uzma Sistani’nin Bürosu: 1) Vaktin girdiğine yakin etmişseniz yiyemezsiniz. 2) Şehirden dört fersah (22 km) uzaklaşıp yolculuğa çıkar, orucunuzu yer, sonra da kaza edersiniz. Ayetullah el-Uzma ...
  • erkek ve kızların gelecekteki evlilikleriyle ilişkin konuları onlara nasıl öğretebiliriz?
    6424 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Çocuklar tarafından bağımsız ve yeni bir yaşam yuvasının kurulmasıyla ilişkin meseleler, duygusal, sosyal ve cinsel meseleler ile irtibatlı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır, dolaysıyla bu bağlamda var olan meseleler iki bölümde ele alınmalı ve tahkik edilmelidir. Ailenin başarılı veya ta sorunlara kadar varan vücuda gelen ...

En Çok Okunanlar