Gelişmiş Arama
Ziyaret
4754
Güncellenme Tarihi: 2019/10/09
Soru Özeti
Şia kaynaklarında dahi mezar etrafında yapı yapılması hatta mecsit bile yapmak reva görülmemişken, bu rivayetlere rağmen İmamların kabirlerine türbe yapılmasını nasıl açıklayacaksınız?
Soru
Mezar üzerine kubbe ve türbe yapılmasını yasaklayan bir hadis gördüm. Lütfen bu konuya aşağıda zikredilen hadisleri nazara alarak açıklama getirebilir misiniz? ‘Men la yehzur’ul-fakih’ ve ‘Vesail’uş-Şia’da İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakledilmektedir: “İslam Peygamberi mezara namaz kılmayı, başında oturmayı veya mezara kabir ve türbe yapmayı yasaklamıştır.” Aynı şekilde ‘Furuğ el-Kafi’,‘Men la yehzur’ul-fakih’ ve ‘Vesail’uş-Şia’da Semae bin. Mehran’dan şöyle rivayet edilir: İmam Cafer Sadık (a.s)’dan kabir ziyareti ve orada mescit yapılması hakkında sordum; İmam (a.s) buyurdular: “Kabir ziyaretinin sakıncası yoktur; ancak yanında mescit yapılmasın.” Ayrıca ‘Men la yehzur’ul-fakih’de İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakledilmektedir: “Kendi toprağından başka mezarın üzerine koyulan veya dökülen herşey ölüyü ağırlık yapar.” ‘Furuğ el-Kafi’ ve ‘Vesail’uş-Şia’da yine İmam Sadık (a.s) İslam Peygamberi (s.a.a)’dan şöyle rivayet eder: “Mezara, kazılırken çıkan topraktan başka toprak dökmeyin.” ‘Men la yehzur’ul-fakih’ ve ‘Vesail’uş-Şia’da Müminlerin Emiri Ali (a.s)’dan şöyle nakleder: “Bir kabri restore ederken kabre büst yapan, hiç şüphesiz İslam dininden çıkmıştır.” ‘Vesail’uş-Şia’da İmam Cafer Sadık (a.s), Müminlerin Emiri Ali (a.s)’dan şöyle rivayet eder: “Allah Resulü (s.a.a) beni Medineye gönderdi ve şöyle buyurdu: ‘Gördüğün her resmi yırt ve mezarları da düzleştir’.” ‘Vesail’uş-Şia’ ve ‘İstibsar’da Ali bin. Cafer’den nakleder: İmam Musa Kazım (a.s)’dan sordum kabir yapmak ve başında oturmak caiz midir? İmam buyurdular: ‘Kabri alçı ve çamurdan yapıp başına oturmak caiz değil.”
Kısa Cevap

Kuran Kerim açıkca Ashab-ı Kehf kıssasında onların kabri üzerine mescit bina edilmesine yer verip onaylamıştır. Evliya’nın kabir yakınında ibadet etmeyi caiz bilmekle kalmayıp, bilakis daha fazla sevap ve mükafat olarak açıklayan birçok rivayette hadis kitaplarında bulunmaktadır. Diğer taraftan zikredilen ayet ve bu ayeti kerimeyle aynı minvalde olan hadislerle ilk bakışta çelişen hadislerde söz konusudur. Bu hadisler ise o dönemin toplumsal ve sosyal tehlikeleri olan şirk, çokluk gayesi, gösteriş yarışı,  ve İslam diniyle çelişen hurafetlere nazırdır. Bütün bunlar hakka inançın gereği olan sabrı, tahammülü ve İslam toplumunu tehdit ediyordu. Bu hadislerde geçen yadırgama ve yönlendirmeler dönemin tehlikelerine karşı İmamların aldığı tedbirlerdir. Aslolan öğreti ise Kuran ve mutevatire ulaşan hadislerin belirlediği ana yoldur.

Ayrıntılı Cevap

 Kehf suresinin 21’inci ayetinde "قالَ الَّذینَ غَلَبُوا عَلى‏ أَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَیْهِمْ مَسْجِدا"  “Duruma hâkim olanlar ise, "Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız" dediler.”[1] Bu ayeti kerime ışığında kabir etrafında mescit dikmeyi ve orada namaz kılmayı İslam dışı bir eylem olarak görmek mümkün değildir. Ama bu konuda söz konusu olan hadisleri iki kısma ayırmak mümkündür.

İlk kısım: Evliya’nın kabir yakınında ibadet etmeyi caiz bilmekle yalmayıp bilakis daha fazla sevap ve mükafat olarak açıklayan rivayetdir. Bu rivayetler Ehlibeyt hadislerinde mana ve içerik olarak mutevatirdir. Yani hiçbir şüphe ve kuşkuya yer bırakmayacak çoklukta ve kesinliktedir. Öyleki sadece Seyyid-i Şuhede İmam Hüseyin (a.s)’ın kabri yanında namaz kılmak hakkında ‘Vesail’uş-Şia’da ayrı bir başlık altında ondan fazla hadis nakledilmiştir.[2]

İkinci kısım: Sizinde sorunuzda zikrettiğiniz ve ilk bakışta mezar yanında mescit yapmanın ve namaz kılmanın sakıncalı veya tasvip edilmeyen davranışlar oluğu çıkarımı yapılan rivayetlerdir.

Kuran’ı Kerim’in açık beyanı ve mutevatir hadislerin dalaleti hasebince kabir etrafına mescit inşa etmek ve orada namaz kılmanın caiz olduğu aşikardır. Öyleyse ikinci kısım rivayetler saygı ve hürmet gösterilmesi; şirke, israfa, ölülerin şahsiyetiyle gösteriş yapmaya vb... zararlara yol açan kabirlere nazırdır.

Ama evliyanın kabrine saygı ve hürmet Hak Teala’nın ubudiyetiyle çelişmediği bilakis önemini göz önüne serdiği için ikinci kısım hadislerin yadırgadığı ve sakındırdığı kabirler kısmına girmemektedir. Zira Evliya’yı değerli kılan ubudiyete olan bağlılıklarıydı.

Başka bir tabirle Ayeti kerime ve ilk kısımda yer alan mütevatir hadisler geçerli olan hükmü beyan etmektedir. Ama ikinci kısım rivayetler ise özel şartlar ve durumlarda geçerli olan hükmü beyan etmektedir.

Şimdi ikinci kısım rivayetlerin ifade edilmesine sebep olan konulara kısa bir açıklama yapacağız inşallah:

  1. İlahi emirlere karşı gelmek:

 Herşeyden önce bilmemiz gerekir ki kabir karşısında namaz kılmak tek başına şirk olarak algılanamaz. Nasıl ki insanın Kabe’ye dönüp önünde ibadet etmesi Kabe’ye tapmak anlamı taşımadığı gibi. Örneğin farz edelim sembollerin önünde namaz ikame edilsin ama Allah için. Bu konunun bir numunesi Allah Teala’nın meleklere Adem’e secde[3] emrinde müşadehe edilmektedir. Aynı şekilde Alemlerin Rabbi’nin İbrahim (a.s)’ın makamı[4] önünde namazı destur vermesinde de söz konusudur. İbrahim (a.s)’ın makamı’ın sadece  İbrahim (a.s)’ın ayak izinin olduğu yer olduğunuda unutmayalım lütfen. Eğer İbrahim (a.s)’ın makamını inşa etmek ve onun yanında ve karşısında namaz kılmak Hak Teala’ya kulluğun bir nişanesiyse ki hiç şüphesiz öyledir. Filistinde İbrahim (a.s)’ın kabri kenarında hatta kabir karşısında namaz kılmayı şirk olarak görmekde mümkün değildir. Bütün bu açıklamalara rağmen Allah Teala kıble tayin ettiği için kendi başımıza mukaddes bir mekanı kıble olarak seçemeyiz. Aslolan ilahi emre itaattir. Kendi başımıza kısıtlamada getiremeyiz.

Elbette İslam peygamberi (s.a.a)’nin kendi başlarına Peygamberlerin kabirlerini kıble edinen Hristiyan ve Yahudilere lanet etme sebebi vefatından sonra ümmetinden bir grubun Kabe yerine kabrini kıble edinmesinden endişe duyması olabilir.

  1. Çokluk ve Gösteriş:

  Tefsirlere[5] müracaat ettğimizde ilginç bir vakıa karşımıza çıkıyor. İki kabilenin fertleri kendi büyüklerini ve önde gelenlerini söz konusu edip üstünlük taslama yarışına tutuşmuşlar. Hayatta olanlar söz konusu edilip sayılınca kendi kabilelerinden ölen şahıslarla övünmeye başlamışlar. Bu tartışma süre gelmesi Tekasür suresinin ilk ayetlerinin nüzul sebebi olmuştur.

"أَلْهاکُمُ التَّکاثُر. حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقابِر ..." : “Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.” Yani çokluk kuruntusu sizi öyle gaflete düşürdü ki ölülerinizi saymak ve çokluğuyla övünmek için kabristanlığı ziyarete gittiniz. 

Tabiki İslam dini kesinlikle kendi nefsani heveslerini tatmin etmek için şahsiyetlerin isminden suistifade ederek sıradışı kabirler yapılmasını onaylamaz. Kabir yapılmasını yadırgayan ve tenkit eden hadislerin çoğu böylesi temelsiz davranışlara nazırdır. Malesef günümüzde dahi bazı aile mezarlıkları böylesi yersiz ve temelsiz niyetlerle inşa edilmektedir.

  1. Olağan yas ve matemlerde aşırıya kaçılması:

İslam dininde başa gelen musibetler karşısında sabır ve tahammül gösterilmesiyle ilgili birçok tavsiye olmasına rağmen; günümüzde dahi birçok insan ölülerine matem tutma konusunda ifrata duçar olmaktadır. Sanki bu insanlar sabır ve tahammül göstermenin değerine ve önemine inanmamaktadırlar. Zikri geçen hadislerin bir kısmı yakınını ve sevdiğini kaybeden insanın matem tutayım derken  izzetli bir yaşam yaşamaktan alı koymamasını sağlamak için olabilir.

  1. Kabir süslemenin ölüye faydası yok:

Kadim zamanlarda ölülerin ölümden sonra beslenme, barınma, süslenme vb… ihtiyaçlarının devam ettiğine inanılmaktaydı. Eski medeniyetlerin kabristanlığında araç gereçlerin göze çarpması bu yüzdendir. Söz konusu rivayetlerin bir bölümü böylesi batıl inançlardan yola çıkarak kabirlerin inşa ve restore edilmesinin yanlış olduğunu gün yüzüne çıkarmaktadır. Zira maddi imkanlar ölüye hiçbir fayda sağlamayacaktır.

  1. Putperestliğe dönüş ihtimali:

Sadr-ı İslam’da toplumun zihninden şirk kokan davranışlar henüz tam olarak temizlenmemişti. Cahiliye inançlarına dönüş tehlikesi Müslümanları tehtit etmekteydi. Bu sebebten dolayı İslam Peygamberi (s.a.a) şirkin kökünü kurutmak için şirke yol açma ihtimali olan konularda daha sert tedbirler almaktaydı. Doğal olarak bu tehlike geçtikten sonra alınan tedbirlerin yumuşatılması hem doğaldır hemde gereklidir.

İslam Peygamberi (s.a.a) aldığı sert önlemlere örnek verecek olursak: Saha önce alkol saklanmış kapların kırılmasını emretmiştir. Şuanda böyle bir desturun vacip olmadığı Müslümanlara ayandır.

İslam Peygamberi (s.a.a) kabirlerle ilgili yaptırımlarını bu düzlemde değerlendirebiliriz. Örnek olarak Ehlisünnet, Peygamber Efendimizin ilk başta kabirlerin ziyaretini yasakladığına ama bir süre sonra sadece bu yasağı kaldırmakla kalmayıp kabir ziyaretini tavsiye ettiğine inanmaktadır. Kabir ziyaretinin insanlara ölümü ve kıyameti hatırlatmakla kalmayıp zahitleşmesinede yol açacağını ilan etmiştir.[6]

Yapılan bütün açıklamalar ve reel gerçekler göz önüne alındığında Masum İmamların türbeleriyle ilgili şu sonuca varabiliriz: Allah’ın itaatlerini vacip karar kıldığı bu hazretlerin kabirleri etrafında inşa edilen yapılar, Asahb-I Kehf’in kabri üzerine yapılan mescit hükmündedir. Hak tealaya ibadet edilen bir mekan hüvviyetindedir. Bu türbelerin madi imkanlarıda ya ziyaretcilerin refahı için yada İslam kültürü ve medeniyetinin semboli olan İslami sanatların ihyası için kullanılmaktadır. Zikri geçen hadislerde ki olumsuz kabir mısdaklarından değildir. Buna göre şeriat açısından bu yapıları yanlış tanımlayamayız.

Dikkate değer bir diğer noktada söz konusu durum Mekke’yi mükerreme ve Medineyi Münevvere deki bazı kutsal mekanlar içinde söz konusudur. Bu yapılar ve inşa çalışmaları günümüz dünyasının ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.

Konunun iyice aydınlanması için bir kaç örneğe dikkatinizi çekmek isteriz:

  1. Hem Şia hemde Ehlisünnet kayanaklarında geçen hadisler ışığında ‘Safa’ dağında ibadet etmenin sevabının çok olduğu bilinmektedir. Günümüzde bu dağın korunması için etrafına çit çekilmiş, üzeride kubbe ile kapatılmıştır. Beytullah’ın ziyaretcileri yalnızca çitlerin kenarında ayakta durarak ibadetlerini yerine getirebilmektedirler. Ayrıca ‘Safa’ ve ‘Merve’ arasındaki ‘Say’ önceden açık ve tek bir yürüyüş yolunda yapılırken. Şuanda üstü kapalı kaç katlı yürüyüş yollarında gerçekleştirilmektedir. Sebep olarakta Beytullah’ın ziyaretcilerindeki artış gösterilmektedir.
  2. Kabe’nin hürmetini korumak her ne suretle olursa olsun gerekli bilinmekteydi. Öyleki bazı rivayetlerde Kabe etrafında ondan dah yüksek bina inşa edilmesinin mekruh olduğu geçmekteydi.[7] Ama günümüzde ise Kabe’nin etrafında Kabe’den kat kat yüksek binalar bulunmaktadır. Hiç şüphesiz Beytullah’ın ziyaretcilerinin barınma ihtiyaclarını gerekçe göstermektedirler.

Şimdi bizim sormak istediğimiz soru şudur: Göstermiş oldukları gerekcelerden yola çıkarak ‘Baki’ mezarlığını zorluklar, kısıtlamalar altında ve izdiham içinde ziyaret eden çok sayıdaki ziyaretcisi için uygun bir ortam hazırlamak oraya çatı yapmak mümkün değil midir?

Eğer ‘Safa’ ve ‘Merve’tepelerine kubbe dikmek şirk değilse; Nasıl olurda Evliyanın kabri üzerine kubbe dikmeyi şirk nişanesi bilebiliriz?

Son olarak Sahih-i Buhari’de geçen Sufyan Timar’den naklettiği söze dikkat etmenizi isteyeceğiz: “Ben Allah Resulü’nün kabirni deve kamburu[8] gibiyken gördüm.[9]

Acaba ziyaretcilerinin nisbeten az olduğu zamanda kubbeye benzer küçük bir yapı söz konusuyken ve bunu ne sahabeler nede ne tabiiler şirk olarak görmemişken; günümüzde söz konusu olan mahşeri kalabalık için uygun bir kubbe yapmanın nasıl bir sakıncası olabilir?

 

 

 

[1] 3357 nolu (site: 3870) cevapta bu ayetin tefsiri ele alınmıştır. 

[2] Hür amuli, Muhammed ibn’il-Hasan, Vesail’uş-Şia, 14.c, 517.s, 69.bab-“ اسْتِحْبَابِ کَثْرَةِ الصَّلَاةِ عِنْدَ قَبْرِ الْحُسَیْنِ ع فَرْضاً وَ نَفْلا”, muessetu Alu’l-beyt, kum, 1409.hicri.

[3] Bakara/34; Araf/11; İsra/61; Kehf/50; Taha/116-"وَ إِذْ قُلْنا لِلْمَلائِکَةِ اسْجُدُوا لِآدَم‏"

[4] Bakara/125-"وَ اتَّخِذُوا مِنْ مَقامِ إِبْراهیمَ مُصَلًّى‏"

[5] Kurtubi, Muhammed bin. Ahmet, Ec’Cami ul’Ahkam ul’Kuran, 21.c, 169.s, intişarat Nasır-Housro, tahran, 1364.şemsi.

[6] Sunen ibn. Mace, 1.c, 501.s, 1571.h, tahkik muhammed fuad Abdulbaki, dar’ul-fikr, beyrut-

"کنت نهیتکم عن زیارة القبور، فزوروها فإنها تزهد فی الدنیا و تذکر الآخرة"; Bu konuda  8146 (site:8926)’nolu cevaba müracaat edebilirsiniz.

[7] Hür amuli, Muhammed ibn’il-Hasan, Vesail’uş-Şia, 13.c, 235.s, 17.bab, muessetu Alu’l-beyt, kum, 1409.hicri.

[8] Kubbeye benzer bir yapı.

[9] Sahih-i Buhari, 2.c, 106.s, dar’ul-Fikr, beyrut, 1401.hicri.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Nazil olduğu sırada yetmiş bin meleğin kendisine eşlik ettiği sure hangisidir?
    9893 Tefsir 2012/04/15
    Hadis kaynaklarında belirtildiğine göre, bu özellik En’am suresi için zikredilmiştir. İmam Sadık (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır: En’am suresi hep birlikte ve ani bir şekilde nazil olmuştur ve yetmiş bin melek ona eşlik etmiş ve böylece bu süre Hz Muhammed’e (s.a.a) nazil olmuştur. O halde ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    19254 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Edepsizliğin tedavi yolu nedir?
    10153 Pratik Ahlak 2012/07/24
    Edep küçük, büyük, tanıdık ve yabancılardan oluşan etrafımızdaki bireylere karşı özel ve ölçülü davranışa denir ve bu güzel bir terbiyeden kaynaklanır. Akıllıca yaşamak, konuşmada metanet sahibi olmak ve davranışlarda vakar sergilemek edebin göstergesidir. Akılsızlık, çirkin söz, kötü konuşma, sert huy, çirkin söz, küfretmek ve hakaret, hafiflik, inatçılık ...
  • Zaman nedir? İnsan tarafından kontrol edilebilir mi?
    12988 İslam Felsefesi 2011/11/22
    Filozofların önemsedikleri ve görüş ayrılığına düştükleri felsefî önemli konulardan birisi zaman meselesidir. Zaman hakkında değişik teoriler öne sürülmüştür. Meşhur filozoflar şöyle demektedir: Zaman hareketin miktarıdır, müstakar olmayan bir varlıktır ve hareketle vardır. Hareket onu taşır. Molla Sadra şöyle der: Zaman hareketin miktarıdır ve hareket etmeleri açısından hareket eden şeylerin ...
  • Sahihi Buhari, muteber bir kitap mıdır? Neden iki emanet hadisi bu kitapta mevcut değildir?
    10302 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/06/16
    Ehlisünnetin bakışında Sahihi Buhari en muteber hadis kitabıdır ve Şii’lerin bakışında da ondaki birçok hadis lâfzî ve manevi olarak Şia’nın hadislerine benzemektedir. Bu esas uyarınca isnat edilir bir kitap sayılır. Elbette bu, Sahihi Buhari’de bir hadis bulunmazsa, hiçbir şekilde söz konusu hadisin güvenilir olmayacağı anlamına gelmez; zira ...
  • İnsan kendi işlerinde ihtiyar sahibimidir? Yani seçme özgürlüğüne sahip midir? Eğer bu sorunun yanıtı olumlu ise bu seçme özgürlüğünün sınırları ve kapsama alanı nereye kadardır?
    9939 Eski Kelam İlmi 2007/10/27
    Kendimizi defalarca bir caddede yapayalnız ve kimsesiz bulduğumuz olmuştur. Gidiş yönü belirlidir ve bizim bu belirlenen yönde ilerlemekten başka çaremiz yoktur. İşte bu cadde bizim için önceden belirlenmiş sabit şeylerdir. Irk, soy, aile, boy, dil ve benzeri olgular. Ama bazen de kendimizi çeşitli yolların kavşağında kararsız ve hayrette buluruz. Bu ...
  • Neden Allah, kendisinden başkasına secde etmememizi emrediyor ama kendi emrini kendisi bozuyor?
    12168 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Allah’tan başkasına kulluk, kabul edilemez ve yasaktır. Bunun akabinde eğer secde de Allah’tan başkasına ibadetin nişanesi sayılırsa caiz değildir. Ama bu secde, Allah’ın emriyle ve çağrısına cevap unvanında bir insan karşısında ona ihtiram için olursa, haram sayılmamakla birlikte Allah’a karşı bir çeşit ibadet ve kulluk sayılır. Nasıl ...
  • Siffin ve Nehrivan savaşlarının vuku bulmalarının amilleri nedenlerdi?
    9021 تاريخ کلام 2012/04/07
    Muaviye Hz. Ali’nin (a.s.) Osman'ın öldürülmesine neden olan eyleme katıldığını bahane ederek Hz. Ali'ye biat etmekten kaçınıp ona karşı baş kaldırması, Siffin savaşını çıkartan en önemli nedendir. Müminlerin Emiri Hz. Ali, kamil surette zaferi kazanma eşiğine geldiği sırada, savaş Amr b. As'ın kurduğu hileyle sonuçlandı. Hakemeyn olayı ...
  • Allah’ın varlığını inkâr eden filozoflar kimlerdir ve görüşleri nedir?
    12415 Eski Kelam İlmi 2013/06/09
    Bu soru genel bir sorudur. Ama buna rağmen konuyla ilgili birkaç noktayı hatırlatırız: Bu bağlamda zikredilen her tarihi nakle itimat edilemez. Zira filozofların birçoğu, içinde bulundukları dönemin has şartlarını dikkate alarak konuşmalarını kinaye ve şifre şeklinde yapmak zorunda kalmışlardır. Bu nedenle onların şifre şeklinde ...
  • Amellerle Allah’ın onlar için vadettiği mükafatlar arasında uygunluk gözetilmiş midir?
    7343 Eski Kelam İlmi 2010/07/18
    Böyle mükafatları vadetmek ne İlahi adalete aykırıdır, ne de amelle sevap arasındaki uygunluğa; çünkü adaletin manasının, her şeyi kendi uygun olduğu yere koymak olduğunu söylersek, yani amelle sevap arasında uygunluk olması gerekli ise sözünü ettiğiniz yerlerde amelle sevap arasında uygunluk vardır. Zira:1- Böyle ...

En Çok Okunanlar