Gelişmiş Arama
Ziyaret
8526
Güncellenme Tarihi: 2012/05/16
Soru Özeti
Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
Soru
İnsanların meadleriyla alakalı Müninun suresinin 101. Kasas suresinin 25. ayetlerinde şöyle bir açıklama var olmaktadır: “O esnada hiçbir kimse başka bir kimseden yardım dilemez ve kimseden herhangi bir istekte bulunmaz (la yetesaelun). Ama Saffat suresinin 27 ve 50., hakeza “Tur” suresinin 25. Ayetlerinde şöyle denilmektedir: “Onlardan bir kısmı başak bir kısımdan sual etmiş ve yardım talep ediyor (yetesaelun)”! Bu çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
Kısa Cevap

Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o günde insanların şaşkınlık içinde olduğu içindir. İşte bu şaşkınlık ve dehşetin şiddetinden dolayıdır ki insanlar birbirinden kaçıyor ve bir birini tanımıyorlar. O günde insanlar öyleli bir dehşete kapılırlar ve hesaba çekilme ve ilahi azaba yakalanma korkusu o denli şiddetlidir ki o esnada hiç kimse başka bir kimsenin haletinden hiçbir şey soramazlar.  Ama insanların bir diğerlerinden soru soracaklar (bir şeyler isterler) şeklinde olan ayetler ki şöyle buyuruyorlar: “bir diğerine yöneldiler ve bir birinden sorudurlar…”. Bu diyalog ve sorular cennet ve cehennemde yerleştikten sonradır. Buna binaen eğer bu ayetleri yan yana koyar ve üzerlerinde dikkatlice düşünür ve tefekkür edilirse aralarında hiçbir tezat ve çelişki bulunmadığı açık bir şekil görülecektir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu cevaplandırmak bağlamında şunu söylemek gerekir: Bu ayetlerde zahiri olarak kendini gösteren bu çelişkilere biraz dikkat ve derinlemesine bakarsak bertaraf olmaları kolay olacaktır. Kuranın icazı bağlamında söylemişlerdir ki kuranın hiçbir ayeti başka bir ayetini nefiy etmez. İşte bu, kalıcı ve Cavidan olan bu kuranın mucizelerinden bir tanesidir. Bu soru ve zahiri çelişki müfessirlerin zihnine de gelmiş ve tefsir kitaplarında zikir etmişlerdir. Şöyle ki;  Kuranı kerimin bazı ayetlerinden açık bir şekilde anlaşılıyor ki kıyamet günü gerçekleştikten sonra insanlar bir diğerinden soru soracaklardır. Saffat suresinin 27. ayeti kerimesi bunlardan bir örnektir. Bu ayeti kerime cehenneme girmek üzere olan suçlular ve mücrimler hakkındadır ki şöyle buyuruyor: “akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun”. Yani onlar birbirine yönelip bir diğerinden (çekişircesine) soru sorarlar.

Aynı surenin 50. Ayetinde cennetliklerden bahis ediliyor ki bunlar cennette istikrar bulduklarında birbirine yönelip birbirinden (dünyada inhiraftan dolayı yolunu saptırmış kendilerinden ayrılıp cehenneme giden arkadaşları hakkında) sorarlar. “fe akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun”.

Bu ayetin benzeri “Tur” suresinin 25. ayetinde gelmiştir. Şimdi sorulacak soru şu: Bu ayetler “kıyamette birbirinden soru sormazlar” şeklinde olan “mü’minün”   suresinin 101.ayetiyle nasıl uyuşuyor?

Önsüz olarak demek lazım ki; lügat kitapları “yetesaelune” kelimesi hakkında şöyle demişlerdir: “sual” kelimesi hem birbirinden sormak anlamına ve hem yardım dilemek anlamına gelir.[1]

Kuran ayetlerine dikkat ettiğimizde kıyamette soru sorup ve soru sormama meselesi, soru unvanıyla altı ayette geldiğini müşahede ederiz. Bu altı yerden ikisi birbirinden sorma anlamında olan “sual” kökünden ve “la yetesaelun[2] şeklinde gelmiştir. Birbirinden sorarlar anlamında olup sual kökünden “yetesaelun[3] şeklinde de dört ayette gelmiştir.

Bilinmelidir ki kuran ayetlerinin arasında hiçbir tezat ve çelişki bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o günde insanların şaşkınlık içinde olduğu içindir. İşte bu şaşkınlık ve dehşetin şiddetinden dolayıdır ki insanlar birbirinden kaçıyor ve bir birini tanımıyorlar. O günde insanlar öyleli bir dehşete kapılırlar. Hesaba çekilme ve ilahi azaba yakalanma korkusu insanlar nezdinde o denli şiddetlidir ki her kes kendi haliyle meşgul dolayısıyla başka kimsenin haletini düşünme fırsatını bulamaz ta onun durumundan sorsun. O gün öyle bir gündür ki anne süt emen çocuğundan gaflet eder, Kardeş kardeşini unutur,  İnsanlar sarhoş olmuş olan insanlar gibi görünürler ama sarhoş değildirler. Hac suresinin başındaki ayet bu durumu şöyle anlatıyor: “Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir”.[4]  Bu konuyu çok sade bir misalle tersim edilmesi (zihinlerde canlandırması) mümkündür. Kuyunlar sürüsüne kutrun saldırdığını düşününüz. Bu durumda kuyunlar arasında öyle bir dehşet ve korku yayılır ki her birisi kendi derdine düşer, başının derdine bakar ve kendini kurtarmaya çalışır... Sura üfürüldükten sonra herkes kendi amelleri tarafından rehin alınır ve kendini kurtarmaya çalışır. Başak bir beyanla korku, dehşet ve ıstırap o denli onları perişan eder ki herkes bir birini unutur. Bu nedenle aşinalıklar ve akrabalık gibi nesebi bağlar ve buna benzer meseleler zihinlerden gider.

Ama “bir diğerine yöneldiler ve bir birinden sorudular…”. Şeklindeki ayetler ise görüldüğü gibi bir diyalogun gerçekleşeceğinden söz etmektedir. Bu diyalog ve sorular cennet ve cehennemde yerleştikten sonra gerçekleşecektir. Bu nedenle ayetler arasında çelişki teşkil etmiyor. Kuranı kerim ayetlerinin söylediğine göre Allahın iyi kulları cennetin çeşitli maddi ve manevi nimetleri içindedirler ve cennetteki tahtlara yaslanmış ve arkadaşlarıyla razu niyazla (söyleşi yapar) meşguldürler. Bu esnada bazıları dünyadaki hayatlarını ve arkadaşlarını hatırlarlar. Arkadaşları dünyada iken onlardan kendi yolunu ayırt etti ve cennette bulunan kimseler arasında olması gerekirken yolunu değiştirdikten dolayı yerlerinin boş kaldığını düşünürler. Dolayısıyla akıbetlerinin ne olduğunu merak ederler ve nerede olduklarını öğrenmek istiyorlar. Bu nedenle bir diğerlerine yönelerek bir birinden onların durumunu sorarlar.  Aşağıdaki ayeti kerime buna işaretle şöyle der:  “bir diğerine yöneldiler ve bir birinden soruyorlar…”.[5]

Aynı şekilde cehennemdekilerde bir biriyle diyalog ederler. Mücrim ve suçlu olanlar hakkında olan Saffat suresinin 27. ayeti kerime de onların cehenneme girmek üzere iken şöyle diyeceklerini söyor: “fe akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun” yani “onlar bir diğerine yönelerek (bir birini suçlarcasına)  bir diğerinden soru sorarlar”. Kendi günahlarını başkasının üzerine atarlar. Tabi olanlar tabi olunan imamlarını suçlarlar. Tabi olunanlarda tabi olanları suçlu bulurlar ki şöyle diyorlar: “onlar bir birilerine yüzünü çevirirler ve bir birinden soru sorarlar.  “fe akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun”. “onlar bir diğerine yönelerek (bir birini suçlarcasına)  bir diğerinden soru sorarlar”.

Sad suresinin 62, 63 ve 64. Ayetleri bu konuya en açık şahitlik yapan şahittirler. Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?” “(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?” Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir”.

Bu doğrultuda bazı ayetler var olmakta ve şunu izah etmektedirler ki cennetlikler ile cennetlikler arasında da konuşmalar söz konusudur. Ayetler şöyle buyuruyorlar: “Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?” Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik…”. Buna binaen bu ayetleri yan yana koyup onlar üzerinde dakik düşünüp ve tefekkür edersek bu ayetler arasında hiçbir tezat ve çelişkinin bulunmadığı çok açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Elbette bu ayetler arasındaki cem etme hakkında daha farklı görüşlerde belirtilmiştir. Onlardan birsi şudur: Müminün suresinin 101. ayetinde kıyamette iki tür fenomene işaret edilmiştir: Onlardan birisi neseplik ilişkilerin geçersizliğidir. Zira akrabalık ve kabilelilik ilişkisi bu dünyadaki yaşam sistemine hâkim olan bir kuraldır. Bu kural sebep olur ki birçok sanık birçok cezalardan kaça bilsin. Veya akrabalarından yardım alarak kendi sorunlarını çöze bilsin. Ama kıyamet gününde insan kendi ameliyle baş başa kalacaktır. Hiç kimseyi; hata kardeşini, oğlunu ve babasını savunamaz. Onun suçunu üzerine alamaz. Bu kurala göre “la yetesaelune” cümlesi şu anlama gelmektedir ki onlar bir diğerinden yardım dilemeyeceklerdir. Zira biliyorlardır ki bu istek anlamsız ve hiçbir geçerliliği yoktur.[6]

Hulasa: Yukarıdaki ayetlerin muhtevasında dikkatli bir şekilde tefekkür edilise bu sorunun cevabı açığa kavuşur. Zira ayetler bu diyalog ve sorular cennet ve cehenneme girmek üzere iken veya oralara yerleştikten sonrayla alakalıdır. Bir birinden soru sormayı nefiy edilmesi ise dirilmenin ilk merhalesiyle alakalıdır. Ki bu sırada korku, ıstırap ve dehşetin hâkim olduğu bir dönemdir. Bu dönemde insanın girmiş olduğu bu durum insanları perişan bir duruma sokmuş dolayısıyla onları tamamen birbirine unutturur. Elbette bazılarına göre soru sormamak, konuşmamak ve diğer diyaloglar kurmamak anlamında değil, bilakis bir şey istememek anlamındadır.

 


[1] İbni Menzur, “lisanul – arap”, s-e-l madesi:..

[2] Müminün, 101; Kasas, 66.

[3] Saffat, 27, 50; Tur, 25; Müdessir, 40

[4] Hac, 2,”Yevme teravneha tezhelü küllü mürdiatin amma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase sükara ve ma hüm bi sükara ve lakinne azabellahi şedid

[5] MEKARİMİ ŞİRAZİ, Nasır, “Tefsir-İ Nümüne”, Tahran: darul – kutubil islamiye, 1374, şemsi,  c. 19, s. 61.

[6]Tefsir-İ Nümüne”, Tahran: darul – kutubil islamiye, 1374, şemsi,  c. 14, s. 327.

 

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Kur’an-ı Kerim’de bir canlının canını almanın günah olduğu belirtilmiştir. O halde İslam neden savaşlar ve insanların canını almayla yayılmıştır?
    8913 Tarih 2012/10/09
    Hz. Peygamberin (s.a.a) hayat tarzını incelediğimizde onun İslam dininin yayılması için gösterdiği birçok teşebbüsün kültürel olduğunu kavrarız. İslami konular uzmanı tarihçiler ve analistler yüce İslam dininin Arap yarımadasında ve sonra da diğer ülkelerde hızlı bir şekilde yayılması hakkında bazı etkenleri dile getirmişlerdir: 1. İslam dininin ...
  • Acaba ruh ve Cin’in insana eziyet etme gücü varmı?
    5117 Tefsir 2019/01/22
    Bizlerin Cin hakkında sahip olduğu bilgi oldukca kısıtlıdır. Buna rağmen hadislerden anlaşılan Cinlerinde insanlar gibi mesuliyetleri ve görevleri olduğudur. Onlarda çeşitli inançlara sahiptir. Bazıları itaat ehli bazıları ise isyankardırlar. Cinler düşünce güçü açısından zayıf olmakla birlikte birçok işi süratle yerine getirecek kayde değer harikulade güçe sahiptir. Aynı ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek bedenini kim defnetti?
    11122 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Alimlerin bu konudaki görüşleri farklıdır. Bazı rivayet ve tarih kitaplarına dayanarak ileri sürülen görüşlerden bir şudur: İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek bedenini, değerli oğlu İmam Zeynulabidin (a.s) Kerbela’da toprağa vermiştir. Yani İmam Seccad (a.s), ‘İmam’ı imamdan başkası gusledemez, kefenleyemez ve defnedemez’ hükmü gereği Kerbela şehidlerini özellikle masum babası ...
  • Günah işlenmeden özelliklede gıybetten önce kötülükten sakındırmak vacip midir?
    2721 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2020/01/20
  • Ahid duası ne zaman okunmalıdır?
    9374 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/12/04
    Duay-ı ahd hakkında rivayetlerde şöyle gelmiştir: ‘Kim bu duayı kırk sabah okursa İmam Mehdi’nin (a.s) yaranından sayılır...’[1] Bu dua sabahları okunmalıdır ve onun en iyi zamanı sabah namazından sonradır. Sabah ise fıkıha göre fecr-i sadıktan, güneşin doğuşuna kadardır. Ama örfte ...
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    5669 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • mudarebe nedir?
    14231 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/15
    İslam fıkhı ıstılahında mudarebe: taraflardan birinin sermeye diğerinin ise iş gücü koyarak ve her iki kesiminde karda ortak oldukları ticari akit ve sözleşmedir. Daha açık bir tabirle: mudarebe iki taraf arasında gerçekleştirilen taraflardan birinin diğerini sermaye vermesi ve sermaye verilen şahsında bu sermaye ile ticaret yapmasıdır. Elde edilen ...
  • İmam Humeyni’nin (r.a) inancına göre velayet-i fakih taabbudi bir esas mıdır?
    6895 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/24
    Taabbud, yüce Allah’a kulluk ifadesi ve O’nun emirlerini sorgulamaksızın kabul etmektir. Bu anlamıyla Yüce Allah’ın rızasını kazanma doğrultusunda atılan her adım bir tür taabbud sayılır ve eğer velayet-i fakih de bu hedef doğrultusunda kabul edilirse taabbudun bir örneği haline gelir. Lakin din âlimleri “taabbud” ve “taabbudi” kavramları ...
  • Keramet (Değerlilik ve onurluluk) nedir? Onurluluk nasıl kazanılır? Değerli ve onurlu insanların Allah katındaki makamı nedir?
    16722 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Keramet (onurlu olmak) aşağılık ve alçaklıktan uzak olmak ve her türlü zillet ve aşağılıktan uzak olan temiz ve değerli ruha kerim (onurlu) insan denir. Kerim (onurlu) sözcüğünün karşıtı seciyesiz anlamında leim’dir. Onurluluk ve saygınlığın zirvesine varmak için insanın takvayla donanması gerekir. Takva kişinin ...
  • Hikaye, tatmin, mizac ve sadık rüyalar hangi tür rüyalardır? Bu konuda rivayet var mıdır?
    6566 Teorik İrfan 2012/04/11
    Rüyalarda hikaye, tatmin ve mizac deyimleri[1] bizim (Şia) rivayetlerde gelmemiştir. Ama yalan rüya veya perişan rüyanın tersi olan sadık rüya rivayetlerde görülmektedir. Konunun anlaşılması için belirtelim ki uyku sırasında insanın nefsi dış dünyayla meşgul olmadığı için kendi alemine yönelmektedir; ve nefs, maddi ...

En Çok Okunanlar