Gelişmiş Arama
Ziyaret
15702
Güncellenme Tarihi: 2010/08/26
Soru Özeti
Daru'l-hasret, ve yevmu'l-hasret'nin farkı nedir? Bu iki kavramın sözcük manaları arasındaki fark bellidir, ben kıyametteki bu iki aşamadaki incelemenin farkı hakkında bilgi edinmek istiyorum.
Soru
Daru'l-hasret, ve yevmu'l-hasret'nin farkı nedir? Bu iki kavramın sözcük manaları arasındaki fark bellidir, ben kıyametteki bu iki aşamadaki incelemenin farkı hakkında bilgi edinmek istiyorum.
Kısa Cevap

Kur'an ve hadislerde daru'l-hasret tabiri geçmemiştir. Sadece yevmu'l-hasret ifadesi (elden çıkan şeylere üzülmek anlamında) Kur'an'da bir defa ve hadislerde defalarca geçmektedir. Kur'an ve hadislerde yevmu'l-hasret'ten maksat kıyamet günüdür. Çünkü kıyamette cennetlik olanlar olduklarından daha iyi olabileceklerini ve daha yüce derecelere ulaşabileceklerini düşünerek ve cehennemlikler de günah işlemeyip bu duruma duçar olmamayı arzu ettikleri için hasret ve pişmanlık duyarlar.

Ayrıntılı Cevap

Kur'an-ı Kerim'de, insanın asıl yurdu olan kıyamet değişik isimlerle anılmıştır: El-Vakia, er-Racife, es-Sahhe, yevmu'l-fasl, yevmu'nedem, yevmu'nuşur, yevmu'l-hak, yevmu'l-mes'ele, yevmu'l-hesap, yevmu'l-muhasebe, yevmu't-tilak, yevmu'l-hasret gibi adlar kıyamet için Kur'an'da zikredilmiştir.

Hasretin anlamı:

Hasret sözcüğünün Arapçadaki asıl anlamı "açıklık" ve "ortaya çıkmak"tır[1]. Bazılarına göre kıyamette gerçekler ve sırlar ortaya çıktığı için (O, bütün sırların ortaya çıkacağı gün onu tekrar diriltmeye kadirdir.)[2]  ona hasret günü denilmiştir[3]. Hasretin diğer anlamı da pişmanlıktır (insanın yitirdiği ve telafi etmesi mümkün olmayan şeyler için pişmanlık duymasına hasret denir). O gün insan gerçeklerin ortaya çıkması yüzünden şiddetle pişman olur; bu yüzden kıyamete hasret günü denilmiştir. Bu mecazi olarak hasret sözcüğünü anlamının lazımında kullanım türündendir. Yine bu sözcük Arapçada hareket edememek anlamında da kullanılır. İnsan kıyamette hareket edemediği, artık bir iş yapamadığı, işlerinin son bulduğu ve sonuç verdiği için, Kur'an'ın ifadesiyle her şeyin artık bittiği[4] ve geçmişini telafi etmesi mümkün olmadığı için kıyamete hasret günü denilmiştir. Yine bu sözcük hayranlık ve şaşkınlık anlamında da kullanılmıştır ve kıyamete hasret günü denilmesi insanın orada göreceği şaşırtıcı olaylardan dolayı hayrete düşmesi ve şaşkınlık yaşaması içindir.

Daru'l-hasret ifadesi ise, ister Kur'an'da ister hadiste yani temel dini kaynaklarda yer almamıştır. Ancak yevmu'l-hasret ifadesi hem Kur'an'da hem hadislerde geçmektedir.

Kur'an'da şöyle okuyoruz: "Sen onları, gaflette oldukları ve iman etmedikleri bir halde işin bitmiş olacağı pişmanlık günü hakkında uyar." [5]

Allame Tabatabai bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: Ayetin akışından anlaşılıyor ki, o günde işler son buluyor ve herkes dünyadaki işlerinin sonucundan haberdar kılınıyor artık iyice anlıyor ki zarar etmiştir ve kazanabilecekleri şeyleri kazanamamıştır… Bu zararın sebebi dünyada gaflet içinde olmasıdır. [6]

Hasret günü, insanlar Allah'ın itaatini hakkınca yerine getirmedikleri için hasret ve pişmanlık duyarlar.[7] Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Yazıklar olsun gafil insana ki ömrü onun aleyhine geçmektedir ve geçirdiği günler onun bedbahtlık ve mutsuzluğa doğru götürür."[8]

Yukarıdaki ayetin tefsirinde Şia ve Ehl-i sünnet kaynaklarında az farkla bir hadis nakledilmiştir. İmam Sadık (a.s)'a bu ayetin tefsiri hakkında sorulduğunda şöyle dedi: Cennetlikler cennette ve cehennemlikler cehennemde yerleştiklerinde Allah tarafından bir nidacı şöyle nida eder: "Ey cennet ve cehennem ehli! ölümün ne biçim olduğunu biliyor musunuz? Onlar hayır, derler. Ölüm mor bir koç olarak cennet ve cehennemin arasında durur ve sonra herkesin yakına gelip ölüme bakması istenir. Herkes yakına gelince Allah'ın emriyle ölümü boğazlarlar ve şöyle derler, Ey cennetlikler! Ebedi olarak cennette kalacaksınız ve artık ölüm yoktur ve Ey cehennemlikler! sürekli olarak cehennemde kalacaksınız artık ölüm yoktur. Sonra imam şöyle buyurdu: İşte Allah'ın "Sen onları, gaflette oldukları ve iman etmedikleri bir halde işin bitmiş olacağı pişmanlık günü hakkında uyar." buyurmasının anlamı da işte budur. Yani cennetliklerin işi cennette ebedi kalmak ve cehennemliklerin işi de cehennem de ebedi kalmakla son bulur.[9] Bazı kaynaklarda hadisin devamında şöyle yer alır: "Bunun üzerine cennetlikler öylesine sevinirler ki eğer orada ölüm olsaydı sevinçten ölürlerdi. Cehennemlikler de öylesine feryat ve figan ederler ki eğer ölüm olsaydı onlar da üzüntüden ölürlerdi." [10]

Evet o dünyada bütün günahkarlar niçin iyi işler yapmadıkları için hasret duyarlar, iyiler de keşke daha fazla iyi iş yapsalardı diye hasret duyarlar. Cennetlikler Allah'ı anmadıkları anlar için teessüf eder ve kendilerini kınarlar.[11]

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kıyamette iki kişi herkesten daha fazla hasret duyar 1- Dünya da ilim öğrenebileceği halde ilim öğrenmeğe çalışmayan kimse 2- Başkasına ilim öğretip ve ilim öğrenen kişinin ondan yararlanmasına sağlamasına rağmen kendisi (öğreten) ilminden yararlanmayan ve bir kar elde edemeyen kişi.[12]

Evet dünyada tembellik ve başı boşluk ahirette hasret duymayı gerektirir.[13]



[1] El-Ayn c. 3 s. 134; Lisanu'l-Arap c. 4 s. 189

[2] Et-Tarik: 9

[3] Reczu'l-Cenan c. 13 s. 83

[4] Meryem: 39 وَ أَنْذِرْهُمْ یَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِیَ الْأَمْرُ وَ هُمْ فی‏ غَفْلَةٍ وَ هُمْ لا یُؤْمِنُون‏. "Sen onları, gaflette oldukları ve iman etmedikleri bir halde işin bitmiş olacağı pişmanlık günü hakkında uyar."

[5] Meryem: 39

[6] El-Mizan, c. 14 s. 51

[7] Et-Tibyan c. 7 s. 127

[8] Nehcü'l-Belağa, (Feyzu'l-İslam bas. Hutbe, 63 s. 153

[9] Biharu'l-Envar, c. 8 s. 346; bu hadisin benzeri, Sahih-i Buhari'de c. 5 s. 236 yer alır.

[10] Biharu'l-Envar, c. 8 s. 345

[11] Kenzu'l-Ummal c. 1 H. 1806

[12] Nehcü'l-Fesahe, c. 1 s. 245

[13] Gureru'l-Hikem, H. 10626

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Zaman nedir? İnsan tarafından kontrol edilebilir mi?
    12984 İslam Felsefesi 2011/11/22
    Filozofların önemsedikleri ve görüş ayrılığına düştükleri felsefî önemli konulardan birisi zaman meselesidir. Zaman hakkında değişik teoriler öne sürülmüştür. Meşhur filozoflar şöyle demektedir: Zaman hareketin miktarıdır, müstakar olmayan bir varlıktır ve hareketle vardır. Hareket onu taşır. Molla Sadra şöyle der: Zaman hareketin miktarıdır ve hareket etmeleri açısından hareket eden şeylerin ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11042 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Neden Kur’an surelerinin başında dünyadaki muteber diğer metinlerin başında yer alan konu özeti bulunmamaktadır?
    6233 Kur’anî İlimler 2012/05/27
    Bir metnin itibarını onun başında yer alan bir özetle ölçmemek gerekir. Elbette büyük ölçekli bilimsel bazı araştırmalarda bu yöntem uygun görülebilir, ama şimdi dahi birçok muteber ansiklopedi böyle bir yöntemden istifade etmemektedir ve bu onların itibarını zedelememektedir. Kur’an da Müslümanların en önemli dinsel ansiklopedisidir. Kur’an belirli bir ...
  • Cafer Kezzab'ın geçmişi neydi ve kimler ona uydular?
    10876 تاريخ بزرگان 2011/07/26
     Cafer Kezzab olarak meşhur olan Cafer b. Ali, Hz. İmam Ali Naki'nin oğludur. 226 yılında dünyaya geldi o ayyaş ve içkici birisiydi. İmam Ali Naki (a.s) onun hakkında şöyle demiştir: "Oğlum Cafer'den uzak durun, onun bana nisbeti Ken'an'ın Hz. Nuh'a olan konumu gibidir." Cafer babasının şehit olmasından sonra imamet iddiasında ...
  • Yabancı şirketlere yapılan yatırımların kazançının hükmü nedir?
    9173 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/24
    Yabancı şirketlerde yatırım yapmak eğer müslümanların izzetine, bağımsızlığına zarar vermiyor ve Müslümanların onlara bağlanmalarına ve derin bağlar kurmalarına yol açmıyorsa sakıncası yoktur. Bu bağlamda Müslüman olmayan birinden faiz almak Taklit Mercilerin kahir çoğunluğunun fetvasına göre caizdir. ...
  • Huzurun hakikatı nedir ve ona hangi yollarla ulaşılır?
    21175 Pratik Ahlak 2010/12/04
    Yaşamda sakinlik ve düşüncenin rahatlığı demek olan huzur, İslam’ın övdüğü güzel bir hakikattır. İslam ona ulaşmak için yollar koymuştur. İslamın öngördüğü huzura ulaşmanın yollarından bazıları şunlardır: Allah’ı anmak, hüsn-ü zan, kendine güven, uzun arzulara kapılmamak, evlenmek, yaşamda ve işlerde programlı olmak, geceden istirahat etmek için faydalanmak, siyah üzüm ...
  • İstiğfar nedir? İstiğfarın adap ve şartları nelerdir? İstiğfarın tövbeden farkı nedir?
    2956 انسان و خدا 2020/01/19
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    14068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Peygamber (s.a.a) hasta olduğu müddet boyunca neden Ali (a.s) bir namazda dahi halka cemaat imamlığı yapmamıştır?
    8394 Kelam İmi 2010/09/22
    Birincisi: Ebubekir’in Ğadir Hum’dan sonra ve Peygamber (s.a.a) hastayken ve de onun emriyle cemaat namazına imamlık yaptığına dair hiçbir muteber delil mevcut değildir. İkincisi: İmametin sıfat ve şartları ilim, masumiyet ve de ilim ve amelde günah ve hatadan korunmadan ibarettir. Halkın cemaat namazına imam olmak da ...
  • Niçin Hz. Muhammed’e Emin diyorlardı?
    29882 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Emin, hainin karşısında yer alır; yani emanete hıyanet etmeyen ve halkın güvendiği ve itimat ettiği anlamına gelir.Halk arasında Peygamber (s.a.a)’in gençlik dönemindeki ferdi ve toplumsal ahlaki temelleri Emin ve güvenilir unvanında tanınmasından ötürü ona “Emin” diyorlardı.İslam Peygamberi (s.a.a)’nin, hem vahiy konusunda Allah-u Teâlâ’nın itimat etmesi hem de halkın ...

En Çok Okunanlar